Dün arkadaşlarımdan bazıları beni aradı..
Ekspres Gazetesi’nin ortaklarından Mehmet Talay’ın benimle ilgili zehir zemberek bir yazısı olduğunu söylediler..
Okudukça şaşırdım..
O’nu bu mesleğin içine sokan biri olarak, düştüğü “mesleki acze” üzüldüm..

Şunu herkes bilsin..
Ben sözünü ettiği yazımda Mehmet Talay’ın ismini hiç kullanmadım..
“Akaydın’ın ekibinde yer alan bir gazeteci arkadaşım” diye bir ifadem vardı..
Niye üzerine alındı da “kendini ele verdi”, doğrusu çok şaşırttı beni..

Talay yazısında beni şöyle tarif etmiş:
“Tongülüs, ‘yandaş olmayı da candaş olmayı da’ en iyi bilenlerdendir... Birlikte çalıştığım için bu tür ilişkilerini çok iyi bilirim. Ama çirkinleşmemek gerektiğini de bildiğimden bunlara girmenin bir anlamı da yoktur..”
Bu sözleriyle Mustafa Akaydın’ı sürekli eleştirdiğimi vurgulayıp Menderes Türel’in yanında yer aldığımı, ondan da “çıkar” sağladığımı ima ediyor..

İma etmesine gerek yok, bunu kamuoyuna ben anlatırım..

Biz Menderes Türel ile 8 yıl odalarımız yan yana birlikte çalıştık..
Bir insanı en iyi kim tanır?
Her türlü ilişkisini ve kişiliğini bilen en yakın çalışma arkadaşları..
Menderes Türel, işini ciddiye alan ve aldığı her işi gerektiği gibi kotaran ender kişiliklerden biridir..
Söyleyeceğini insanların yüzüne söyler, içten pazarlıklı değildir..
Bilmediği bir işi üstlendiğinde, derhal işi öğrenip en iyi şekliyle yapmaya çalışır..
İnsancıldır..
En önemlisi de, asla “haram” yemez..
Bunu şu anda gazete sahibi olan, köşe yazan birlikte çalıştığı bütün gazeteci arkadaşları çok iyi bilir..
“Binbir suratların cirit attığı” bir dünyada böyle bir insana kolay kolay rastlanmaz..

İşte bütün bu özellikleriyle kendime benzettiğim için, Antalya’ya geldiğim 1995’ten beri Menderes Türel ile birlikteyim, yaptığı ve yapacağı her işte de yanındayım..
ATSO Başkanı olduğu dönemde de, Belediye Başkanı olduğu dönemde de “Antalya’ya hizmet” için kendini yırttığını da en iyi bilenlerden biriyim..
Bugün çok iyi bir yerlerde olduğu için hem arkadaşı hem de meslektaşı olarak gurur duyuyorum..
Daha önemlisi, O’nun Antalya’ya çok şey kazandırdığına ve kazandıracağına inanan biriyim..
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz”mış..
Eğer böyle bir Menderes Türel’i desteklediğim için “yandaş ve candaş” oluyorsam, evet ben yandaş ve candaşım..

Gelelim Akaydın ve Talay’a..
Akaydın’ı uzun uzun anlatmaya gerek yok..
Antalya şu anda O’nu yaşıyor zaten..
İşte Akaydın, işte Antalya ve işte yaşananlar..
CHP’lilerin bile yaka silktiği ve Antalya’ya vermediği hizmetler nedeniyle partiye çok zarar verdiğini düşündüğü Akaydın’ı ben “Türel nedeniyle” eleştirmiyorum..
Ama, Talay bunu anlamaz, anlamak istemez..

Öte yandan..
Talay’ın bizzat kendisi, Akaydın’ı rektörlüğünden başkan seçildiğinin ikinci yılına kadar yerden yere vuran biriydi..
Türel’e övgüler düzüyordu..
Hatta seçimden önceki bir yazısında Akaydın’ı, “Papik Nuri” diye aşağılamıştı..
Şimdi ise Akaydın’a övgüler düzüyor, koruyan ve kollayan yazılar yazıyor..
Yani orası-burası oynayıp duruyor..
Akaydın rektörken ne idiyse, bugün de aynı Akaydın..
Değişmişlik ve gelişmişlik adına bir milim ileri gidememiş..
Buna rağmen..
Talay, daha önce eleştirirken, “yolsuzluk soruları” sorarken, şimdi CHP’lilerin bile ateş püskürdüğü Akaydın’ı yere-göğe niye koyamıyor acaba?

İşte burada “yandaşlık ve candaşlık” devreye giriyor..
Yandaşlığın ve candaşlığın tek ölçüsü vardır, o da “çıkar”dır..
“Çıkar”ın karşılığı da elde edilen maddiyattır, villadır, arabadır, arsadır..
Ben Talay’a göre candaş ve yandaş olmama rağmen..
Hem bunların hiçbirine sahip değilim, hem de altından kolay kalkamayacağım ağır bir borç yükü taşıyorum..
Demek ki “yandaş ve candaş” olamamışım..
Demek ki Türel ile bu tür bir ilişkim hiç olmamış..
Peki..
Kendini ele veren “Talay’ın yandaş ve candaşlığı” ne durumda acaba?