İrlandalı ünlü yazar Oscar Wilde “Seyahat insanın ruhunu asilleştirir ve önyargılarını yok eder” demiş. 27 Eylül Dünya Turizm Günü, Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü tarafından ilk kez 1979 yılında kabul edilerek kutlanmaya başlandı, ülkemizde ise 2002 yılından beri kutlanıyor. Bu konuyla ilgili olarak Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) Başkanı Timur Bayındır, bir açıklama yapmış; “Yaşanan tüm krizlere ve terör olaylarına rağmen turizm gelişmeye devam etmekte. Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Organizasyonu’nun tahminlerine göre 2020 yılında, yaklaşık 1 milyar 600 milyon kişi, uluslar arası seyahat yapacak. Günümüzde seyahat etmek, bir ayrıcalık olmakta çıkmıştır. Seyahat etmek bireysel özgürlük gereği demokratik bir haktır. Teknoloji ve ulaşımın gelişmesiyle de seyahat algısı değişmiştir. Ama turizmin tüm bu gelişmeler ile beraber muhakkak ki sürdürülebilirlik ve sorumluluk bilinci ile yürütülmesi gerekmektedir. Zira, turizmin kaynağı olan kültür ve çevre insanlığın en büyük miraslarındandır”

Kültür ve çevremize sahip çıkmalıyız. Ülkemiz tarihi kültürel mirasa yeteri kadar sahip çıkabiliyor mu? Ülkemizden başta Avrupa ülkeleri olmak üzere ABD  ve belki de tespitini yapamadığımız diğer ülkelerde de kaçırılan tarihi eserlerimiz var ve biz bu eserlerin iadesi için çalışıyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın girişimleri ile kaçırılan tarihi eserlerimizin bir kısmını geri alabildik. Tarihimize yeteri kadar sahip çıkabiliyor koruyabiliyor muyuz bu noktada eksikliklerimiz var. Her tarihi eserin başına bir bekçi dikemeyeceğimize göre bu eserlere toplum olarak hepimizin sahip çıkması gerekir. Kimi zaman görüyoruz ki daha birkaç hafta öncesiydi tarihi eserler Antalya’da defineciler tarafından dinamitlendi. Tarihi yerinde bile koruyamıyoruz. Emniyet veya jandarma tarafından yakalanmış her bir defineci teşhir edilmelidir teşhir edilsinler ki bir daha buna cesaret edemesinler sizce de başka bir çaremiz kaldı mı.