Sinema sanatçısı Tarık Akan’ın vefatı üzerinden yapılan tartışmaları ve sosyal medyadaki yorumları okuyunca, bir an, “Burası benim doğduğum, büyüdüğüm memleket mi? Bu millet gerçekten Mevlana’yı, Yunus’u, Hacı Bektaş’ı, Fuzuli’yi, Şeyh Galip’i, Mehmet Akif’i, Nazım Hikmet’i, Necip Fazıl’ı, Abdürrahim Karakoç’u, Cemil Meriç’i, Tanpınar’ı ve daha adını sayamadığım onlarca büyük çocuğa sahip o millet mi?” diye sormaktan kendimi alamadım.

Aman Allah’ım, ne hallere düşmüşüz biz böyle? Ne vakit, hangi ara bu hale düştük? Ne çabuk? Niçin? Nasıl? Bir sanat adamının ardından bu toprağın diline, dinine, inancına, meşrebine sığmayan o denli tuhaf ve yakışıksız yorumlar yapıldı ki, utanarak ve hayretler içinde izledim. Nihayetinde ömrünü Türk sinemasına vermiş, “Yakışıklı olmak yetmez, iyi bir aktör olmak lazımdır” diyerek kendisine bir yol çizmiş, bu uğurda büyük mesafeler katetmiş ve yazık ki erkenden yaşama veda etmiş bir evladımızdan söz ediyoruz hepsi bu.

Ama öylesine bir feveran koptu ki, anlamak mümkün değil. Hem solcu (?) hem de muhafazakar cenah bu tartışmaya, hatta kavgaya diyelim, bodoslama daldı ve bana göre her iki kesim de sınıfta kaldı. Evvela sol (?) cenahtan başlamak gerekirse; tepkileri kırk yıllık başarısızlığın, iş bilmezliğin, beceriksizliğin, çaresizliğin ilanından ibaretti. Bir ölü üzerinden öylesine büyük bir tantana kopardılar ki, neredeyse, “Deniz Gezmiş bu olsun, öncekinin modası geçti” diye kampanya başlatacaklar! Sol’un bu derece derin bir aşağılık kompleksine tutulduğunu tahmin etmiyordum. Bir sinema sanatçısının cesedinden medet umacak kadar çaresizlik içinde çırpınan bir sol (?) kanadımız var. Şimdi bu noktada sürece uygun bir slogan patlatalım da, tam süper olsun; “Yaşasın Türk Solu’nun önlenemez düşüşü!”.

Gelelim öteki mahalleye. Bizim muhafazakar cenah Tarık Akan’a o denli sert hücum etti ki, sanırsınız öbür dünya sorgusunu Cebrail değil, bizimkiler yapacak! Ne ateistliği kaldı, ne din düşmanlığı! Ayrıca, ateistte olabilir, kime ne? Hesabını Allah’a mı verecek, bize mi? Din düşmanlığı ithamına gelince; Tarık Akan’ın insanları dinimize karşı kışkırtacak sistematik bir çabası olduğunu hiç görmedim, duymadım, okumadım. Elinde bu konuda bir belge olan varsa lütfen bana göndersin, bekliyorum.

Siyasi bir tavrı var mıydı? Evet, kesinlikle vardı ve sol-sosyalist bir dünyadan yana tercihini yapmıştı. Olabilir, suç mu? Neymiş efendim, Tayyip Erdoğan’a ağır sözler söylemiş, hakaret etmiş! Bu ülkenin savcıları yok mu? Cumhurbaşkanımızın hukuk bürosu yok mu? Varsa bir hakaret ya da suç unsuru, dava açar, işini takip eder, ifadesini alır, mahkemeye çıkartır vs.vs.

Ne kadar yazık, yaşama veda eden bir sinema sanatçısını uğurlarken bile tantana kopartıyoruz. Yarın bir gün İslamcı ya da Ülkücü bir yazar yahut sanatçı vefat etse, çok büyük ihtimalle, ona da rahmet değil beddua okuyacağız, ne hallere düştük.

Bu tatsız ve anlamsız tartışmayı uzatmak istemiyorum, ama ülkemizdeki bütün sosyal-siyasal kesimlere diyeceğim şudur; bizi bu hal/vaziyet içinde Anadolu’da yaşatmazlar ve yaşatmayacaklar, hepsi bu kadar!