Dolmuşçularla otobüsçüler el sıkıştı..
Ve..
90’lı yıllardan bu yana süren “savaş”ın sonuna gelindi..
Bu konuda Büyükşehir Başkanı Akaydın’ı tebrik etmek gerekiyor..
Ne yaptı etti, “iki inatçı keçi”yi köprüden aşağı attı gibi..
“Gibi” diyorum, çünkü “ateşkes” yapıldı, ama henüz “barış” sağlanmış değil..

Bunları biraz açalım..
Aslında dolmuş ve otobüs esnafı baştan beri “birleşme”yi arzu etti..
Ama..
“Araç sayısı” hep önlerine engel olarak çıktı..
Otobüsçüler, “3 dolmuş birleşsin 1 otobüs olsun” dediler..
Dolmuşçular da, “hayır bir dolmuş bir otobüs olmalı” diye ısrar ettiler..
Otobüsçüler, 14 kişilik bir araç 60 kişilik araca eşit midir ki bunu istiyorsunuz, olmaz” diye direttiler..
Yaklaşık 15 yıldır bunun kavgası ve çekişmesi yaşandı..

Menderes Türel döneminde bu kavgaya son vermek için, dolmuşçulara (M) plakalı araçların yerine 18 kişilik otobüs kullanma hakkı getirildi..
Oda Başkanı Mustafa Gönenç, geçtiğimiz günlerde, “bunun için Menderes Bey’e müteşekkiriz” demişti..
Ancak..
Ulaşım esnafından bazıları, “M plakalı araçların yerine midibüsler gelemez, bu Karayolları Yasası’na aykırı” diyerek Türel döneminde dava açmış, bunu da kazanmıştı..
Seçimden hemen sonra yürütmenin durdurulması için Büyükşehir’e yazı gelmesine rağmen, Mustafa Akaydın mahkeme kararını uygulamadı..
Ve..
“Ne idüğü belirsiz” bir araç sürüsü ortalıkta geziniyor..
“Konuşması gerekenler” buna niye ses çıkarmıyor, anlayan beri gelsin..

Sonra ortaya bir milletvekili çıkıyor..
“Ben dolmuş ve otobüsçülerle 4.5 saatlik bir toplantı yaptım, birleşmeleri konusunda ikna ettim” diyor..
90’lı yılların sonlarından bu yana bu dolmuş ve otobüsçülerin içindeyim..
Aralarını bulabilmek için çok uğraştım..
Atatürk Caddesi’nin dolmuşlara yasaklanmasında başrolü oynadım..
Madem ki bu savaşı sona erdirmek 4.5 saatte mümkündü, niye 15 yıla yakındır sürdürüldü?
Ya da..
Madem bu işi CHP’li yönetim ve Tayfur Süner 4.5 saate çözebilecekti, niye 2 yıl beklendi?

Otobüsçü bazı arkadaşlarla konuştum..
“Barış içinde yaşamak tabii ki güzel bir şey.. Ama, burada büyük bir haksızlık var” diyorlar..
Yani, bu “barış” olayına pek sıcak bakmıyor..
“Çünkü, yapılan barış dolmuşçulara büyük avantaj sağlıyor”muş..
Hesap şöyle:
3 dolmuş bir otobüs yapılsaydı, sayıları 220 civarında olacaktı..
Şimdi 1 dolmuş bir otobüs oluyor..
Yani 662 dolmuş yerine 662 otobüs oluyor..
Bunun içinden 72’si halk otobüsçülere devrediliyor..
Ne kalıyor geriye: 590 otobüs..
Yani..
Antalya caddelerinde 220 civarında olması gereken dolmuşçu (otobüs) sayısı 590’a çıkıyor..
160 olan halk otobüsü sayısı da 232’ye yükseliyor..
Otobüs esnafı da bunu “büyük bir haksızlık” olarak niteliyor..

Öte yandan..
Bu “birleşme”de Akaydın’ın silahları büyük bir rol oynadı..
“40 otobüs aldım, 160 daha alır sizi Antalya’dan silerim” görüntüsü yarattı..
Toplu ulaşım esnafı baktı papuç pahalı, “peki” demek zorunda kaldı..
Ancak..
Hem “Halkkart” hem de “dolmuşların otobüs yapılması” konusunda açılmış davalar var..
Ulaşım esnafı “bu davalardan feragat edecek”miş..
Bu kimin işine geliyor?
Tabii ki Akaydın’ın, Halkkart’ın yüklenici firması A-Kent’in ve dolmuşçuların işine geliyor..
Yani..
Ortada, (bir tarafı bastırılmış) “tek taraflı bir anlaşma” var..
Bu durumda, bana göre “savaş” hala bitmedi..
Birileri davasından feragat etse bile, yarın bir başkası aynı davaları açabilir..
Açacaktır da..
Çünkü..
Sorun çözülmedi, “şimdilik” bastırıldı, o kadar..