Mesleğim adına utandım..
Bir gazeteci, “kendi görüşüyle aynı olmayan” gazetecileri bakın nasıl niteliyor:
“Aralarında sanki kendisi değilmiş gibi, sahte isimle yazı yazan var. Türk yoktur diyen var. Bizden adalet beklemeyin diyen var. Darbeci generale evinde parti veren var. Üniversitelerde kafasına yumurta atılan, suratına gazi protezi fırlatılan akiller var. Şeriatçı var. Liboş var. Sorosçu var. Yalaka var. Dönek var. Gezi olaylarına katılan gençlere “pezevenk, kaltak, köpek oğlu köpek diyen var.”
Bu sözler, Hürriyet Gazetesi’nin 3. sayfasında köşe yazan, Sabah’ta yazdığı zamanki fikirleriyle Hürriyet Gazetesi’ne transfer olduktan sonra yazdığı fikirleri 180 derece değişen (yani DÖNEN)Yılmaz Özdil’e ait..
Yukarıdaki sözleriyle aşağıladığı gazeteciler de, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın düzenlediği toplantıya katılanlar..
Yazısını da şu cümlelerle bitiriyor:
“Tayyip Erdoğan sorunları çözmek için bunlarla toplantı yaptı ama… Aslında bunları toplamışken, “arkadaşlar bugüne kadar verdiğiniz hizmetlere teşekkür ediyorum, hepinizi işten atıyorum” dese, zaten memlekette sorun kalmayacak..

Yılmaz Özdil, “kalemi güçlü” bir yazardır..
Ama “gazetecilik”le zerre kadar ilgisi olmayan biridir..
Çünkü “duygusal”dır..
Hoşlandığı birini ya da bir şeyleri yanlış da olsa “iyi yazmak” için özel çaba harcıyor..
Hoşlanmadığı birini ya da bir şeyleri doğru da olsa “kötülemek” için özel bir çaba harcıyor..
Oysa, gazetecilikte duygusallığa yer yoktur..
Duygusallık, “akılcılığı-iradeyi-mantığı” devre dışı bırakan en önemli etkendir..
Gazetecilik ise..
Dedikodulara-çekemezliklere-komplekslere kapılmadan, belgeli bilgilere dayalı haber yapmaktır, yorumda bulunmaktır, bilgilendirmektir..

Dönelim başa..
Yılmaz Özdil, Başbakan’ın davet ettiği gazetecileri, “Türkiye’nin sorun yaratıcıları” gibi gösteriyor..
Eğer bir yazar birilerini “karşı tarafın adamı” olarak görüyorsa, kendisi de onların karşı tarafında demektir..
Yani..
Yılmaz Özdil de, karşısındakilerinin “karşı tarafı”dır..
Bu durumda..
Birbirlerinden farklı olduklarını söyleyebilir miyiz?
Buna rağmen..
Yılmaz Özdil ile ilgili o “karşı taraf gazetecileri”nden aşağılayıcı bir yazı ya da yorum görmedim..
Ama..
Yılmaz Özdil yazdı, “farklı olduğunu” gösterdi..
Yılmaz Özdil’in onlardan tek farkı ise, “gazeteci” olamamasıdır..

Gazetecilikte bu tür tavırlar, “kutuplaşma” yaratır, besler ve sonunun nereye kadar gideceğini tahmin bile edemezsiniz..
Özellikle gazeteciler, şu an “kutuplaştırıcı” değil, “birleştirici” olmalıdır..
“Aklı başında olan” bütün gazeteciler, siyasetçiler, aydınlar bunu sağlayacak tutum ve davranış içinde olmak zorundadır..
Bu “birleştirici” lafımı, “suçların üzerini örtme, suçluları kollama” olarak algılayan çok kişi olacak biliyorum..
Ama..
Şiddet şiddeti, suçlama suçlamayı, tehdit tehdidi getirir ve her zaman “barış-huzur” umutlarını yok eder..
Eğer hukuku ve yargıyı herkes “kendine göre” yorumlayıp saldırırsa, suçların üzeri de örtülür, suçlular da daima kollanır..
Sonrası ise sadece “kaos” olur..
Bir gazeteci kesinlikle “kaos”a neden olmamalıdır..
Hele en çok satan gazetelerden birinde “yazı yazan biri” ise, yazdığı her harfe bile dikkat etmek zorundadır..

Bu yazıyı yazmamın nedeni, okuyucuların gazete ve gazetecilere dikkatini çekmek..
Özellikle seçim arifelerinde, gücü elinde bulunduran baronlar, “algı yönlendirmeleri” ile siyasetçileri farklı göstermek ve “kendi adamlarının” tercih edilmelerini sağlamak için gazeteleri ve gazetecileri kullanırlar..
Ve insanları “bilgi kirliliği-yolsuzluk-arsızlık-hırsızlık” bombardımanı altına alırlar, normal bir şekilde düşünme ve değerlendirmelerinin önüne geçerler..

Benim insanım, “Tayyip gider yolsuzluk-hırsızlık biter” diye düşünecek kadar saf olmamalı..
Bu durum..
Hükümetlere, iktidarlara, muhalefetlere, koalisyonlara has değildir..
Cumhuriyet kurulduğundan bu yana her daim olmuştur ve yaşanmıştır ülkemde..
Hatta bundan sonra da yaşanacağından hiş kuşkunuz olmasın..
Bu nedenle, TC vatandaşı olan herkesin “hayalci-çıkarcı” değil, “gerçekçi” olmasında yarar var..
Yılmaz Özdil gibi “aşağılayan-tahrik eden”lere dikkat etmekte fayda var..
Çünkü..
Hepimiz aynı kazanın içindeyiz..
Su kaynarsa, hepimiz haşlanırız..