Türkiye'de işsizlik uzun süredir toplumun tüm kesimlerini etkileyen, hayat standardını düşüren en ciddi sorunlardan biri. Ancak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın son açıklaması, özellikle iş bulma umudunu kaybetmiş milyonlarca insan için bir nefes gibi geldi. Açıklanan hedefe göre, 2025 yılı boyunca 1 milyon 320 bin kişi iş sahibi olacak. Bu sayı sadece bir istatistik değil, aynı zamanda umut bekleyen evlerde çorbanın kaynaması, gençlerin göç hayalleri yerine yurt içinde bir gelecek kurması, engellilerin hayata katılımı ve kadınların ekonomik özgürlüklerine kavuşması anlamına geliyor.
DEVLETİN İSTİHDAMA BAKIŞI DEĞİŞİYOR
Eskiden “İş bulamıyorsan kendinde sorun ara” gibi bireyselci yaklaşımlar daha çok ön plandaydı. Ama artık istihdam politikaları daha bütüncül bir noktaya evriliyor. Bakan Işıkhan’ın duyurduğu rakamlar, sadece bir istihdam hedefi değil, aynı zamanda toplumu kapsayan sosyal bir değişim vizyonu. 500 bin kadın, 500 bin genç, 275 bin üniversite mezunu ve 45 bin engelli bireyin istihdama kazandırılması planlanıyor. Bu hedefler, ekonomik büyümenin tabana yayılmasını ve toplumun dışlanmış kesimlerinin sisteme katılmasını amaçlıyor.
ENGELLİ BİREYLER İÇİN GERÇEK DESTEK Mİ GELİYOR?
Açıklamanın belki de en dikkat çekici yanı, engelli vatandaşlara yönelik özel politikalar. 2002’den bugüne 550 bini aşkın engelli bireyin iş sahibi yapılması bir başarı gibi görünse de hâlâ yeterli değil. 2025 hedefi: 45 bin yeni istihdam. Peki bu sadece bir sayı mı, yoksa sistemli bir planın parçası mı?
İŞKUR’un “Her Engellinin Bir İş Koçu Olacak” projesi ve 81 ilde yürütülen danışmanlık sistemleri, bu hedefin sadece laf değil, bir plan dahilinde olduğunu gösteriyor. Ayrıca engelliler için verilecek hibe desteğinin 400 bin liradan 580 bin liraya yükseltilmesi, onların sadece çalışmakla kalmayıp kendi işini kurabilmesinin de önünü açıyor.
Bu noktada özellikle dikkat edilmesi gereken şey şu: Destek var ama izleme mekanizmaları yeterli mi? Destek alan kişinin işyerinin sürdürülebilir olması için yeterli danışmanlık, finansal okuryazarlık eğitimi, pazar bağlantısı sağlanıyor mu? Yoksa birkaç ay sonra işler batıyor ve kişi yeniden sisteme dönüp destek mi bekliyor? Bu sorular hâlâ açıkta duruyor.
KADINLAR VE GENÇLER: UMUDUN ADRESİ
Kadınların iş gücüne katılımı, sadece ekonomik büyümeyi değil, aynı zamanda toplumsal gelişmişlik düzeyini gösteren temel göstergelerden biridir. 500 bin kadın istihdamı hedefi kulağa hoş geliyor ama asıl mesele şu: Bu kadınlar nasıl ve nerede çalışacak?
Evde çocuğa bakmakla yükümlü kadınlar için kreş imkânı yoksa, işe gitmesi zor. Güvencesiz sektörlerde, düşük ücretli pozisyonlarda çalışmak zorunda kalıyorsa, bu istihdam ne kadar kalıcı olur? Aynı şekilde gençler için sadece “iş” değil, gelecek vadeden bir meslek sunulması gerekiyor. Aksi halde geçici işler ve düşük ücretli pozisyonlar, gençleri yine yurt dışına yönlendirebilir.
ÜNİVERSİTE MEZUNLARINA YÖNELİK GERÇEKÇİ POLİTİKALAR MI?
Her yıl yüzbinlerce mezun veren üniversitelerimiz var ama bu mezunlar piyasada kendilerine uygun iş bulamıyor. Bakanlık, 275 bin mezunun istihdam edileceğini söylüyor. Fakat bu kişilerin hangi meslek alanlarında değerlendirileceği, hangi sektörlerle iş birliği yapılacağı gibi kritik sorular henüz net değil. Sadece sayıları açıklamak yetmez; bu mezunların aldıkları eğitime uygun işlerle buluşturulmaları gerekiyor. Aksi takdirde “diplomalı işsizler ordusu” büyümeye devam eder.
SADECE SAYILAR DEĞİL, SAHAYA İNMİŞ POLİTİKALAR LAZIM
155 bin iş yeriyle iş birliği yapılacağı, 2 milyon 250 bin kişiye danışmanlık sunulacağı, 620 bin iş yeri ziyareti yapılacağı ve 55 bin kişiye iş kulübü desteği verileceği belirtiliyor. Bunlar kulağa etkileyici geliyor ama esas soru şu: Bu ziyaretler ve danışmanlıklar ne kadar etkili olacak? Bürokratik bir görevmiş gibi yapılırsa hiçbir anlamı yok. Ama gerçekten birey bazlı çözümler üretilecekse, bu politika Türkiye'de istihdamın kalitesini ciddi biçimde artırabilir.
ÖZETLE: UMUT VAR AMA TEMKİNLİ OLMAKTA FAYDA VAR
Evet, Bakanlık bu kez kapsamlı ve stratejik bir istihdam planı açıklamış gibi görünüyor. Kadınlar, gençler, engelliler ve mezunlara ayrı ayrı hedefler konulmuş. Hibe destekleri artırılmış, danışmanlık sistemleri yaygınlaştırılmış. Ancak Türkiye’nin geçmiş tecrübeleri bize şunu öğretti: Niyet iyi olsa da uygulama zayıf olursa hedefe ulaşılamaz.
Bu nedenle bu planın kamuoyuyla düzenli olarak paylaşılması, şeffaflıkla yürütülmesi, sivil toplum ve sendikalarla ortaklaşa denetlenmesi şart. Aksi halde bir yıl sonra aynı kişilerin yine iş arayanlar listesinde yer alması sürpriz olmaz.
Sonuç olarak; Türkiye 2025 yılında yeni bir istihdam atağına hazırlanıyor. Eğer bu plan sağlam zeminde yürütülürse, sadece ekonomik değil, sosyal olarak da Türkiye’yi ileri taşıyabilir. Ama başarının anahtarı: hesap verilebilirlik, denetim ve kararlılıkla uygulama. Yoksa hedefler sadece rakamda kalır, umutlar yine ertelenir.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar