Ama..
Önce, önceki gün şahit olduğum “güzel bir manzarayı” aktarmak istiyorum sizlere..
…
PAZARDA BİLE “TRUMP” VAR
Cumartesi günü, “Sosyete Pazarı” diye de anılan o pazara gittim..
Alışveriş sırasında, pazar esnafının müşterilerle “ABD’nin yeni Başkanı” Donald Trump’u tartıştıklarına şahit oldum..
“Bu adam, artık bizden yana tavır koyar herhalde” dedi bir müşteri..
Esnaf, “elbette abi, eminim Fethullah Gülen’i de iade edecektir” diye cevap verdi..
Söze bir diğer müşteri girdi ve, “Suriye ve Irak’taki savaşı da bitirir mi sizce” diye sordu..
Buna cevap yine esnaftan geldi:
“Trump’ın bizimle hareket edeceği söyleniyor, ama savaş biter mi orasını bilemem..”
…
Yapılan araştırmalara göre, Türk halkının yüzde 75’i ABD’ye ve politikalarına karşı..
Buna rağmen, “ABD’li bir Başkan’la olabilecek ilişkilerimiz” pazarda bile tartışılıyorsa, bu halkımızın ülke gündemini de iyi takip ettiğini gösterir..
Aynı zamanda “bilinçlenmeye başladığını” da..
Tamam, bir ABD Başkanı’nın aslında “küresel güçlerin bir piyonu” olduğunu, Fethullah Gülen’in iade kararını bile veremeyeceğini henüz bilmiyor olabilirler..
Ama, bunu öğrenmelerinin uzun süreceğini de hiç sanmıyorum..
…
TRUMP BUNLARI YA-PA-MAZ
11 Kasım 2016 tarihli yazım, “Trump Türkiye için bir fırsat mıdır” başlığını taşıyordu..
“Fırsat mıdır” derken, bu “fırsat” kelimesinin neler içerdiğini tahmin ediyorsunuz sanırım..
1- “Terörle mücadele” kapsamında verdiğimiz mücadelede yanımızda olur mu?
2- Ortadoğu ülkeleriyle olan sınırlarımızdaki ateş çemberi, “Türkiye açısından güvenli bölge”ye çevrilebilir mi?
3- ABD “Büyük Ortadoğu Projesi” nedeniyle kan gölüne çevirdiği yerlerde “barış” için uğraşır, yarattıkları terör örgütlerine “çekilin” der mi?
4- Uluslararası hukuku tanımayan bir ABD, “Misak-ı Milli dahil” Türkiye’nin uluslararası hukuk alanında sıkıştırılmasının önüne geçer mi?
Bunların hepsi olabilir belki..
Ama..
“Efendileri izin vermediği” sürece Trump bunların hiçbirini ya-pa-maz..
…
DÜNYANIN SERSERİ DEVLETLERİ
Dönelim şimdi başta sözünü ettiğim “ABD’nin dünya politikası”yla ilgili uygulamalarına..
…
Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından, ABD bir “düşman yaratma” stratejisi geliştirdi..
Yönetimine kendi adamlarını yerleştiremediği ülkeleri “serseri devlet (rouge state)” statüsüne soktu..
Hatta bunu da, “1. Serseri Devletler, 2. Serseri Devletler” diye iki kategoriye ayırdı ve “terörizmi desteklediklerini iddia etmek ve askeri müdahalede bulunmak için” kullandı/kullanıyor..
Birinci Serseri Devletler, “Irak, Libya, Suriye ve Kuzey Kore..”
İkinci Serseri Devletler, “İran, Mısır, Küba, Türkiye ve Sudan..”
…
Liderleri değişen Küba ve Kuzey Kore ile -şimdilik- fazla uğraşmıyor, beklemede..
Libya, Irak, Mısır ve Sudan’da işlem tamam..
Şimdi sırada (biz dahil) diğerleri var..
…
DELİCE HAREKET ETME STRATEJİSİ
Bunları biraz açarsak, dünyanın manzarasına daha iyi bakabilirsiniz..
Noam Chomsky, “serseri devlet kategorisi, ABD’nin dünyadaki hukuk dışı müdahalelerini meşrulaştırıcı kavram olarak geliştirilmiştir” diyor..
(Avram Noam Chomsky.. Amerikan aktivist, dil bilimci, filozof, mantıkçı, siyasî eleştirmen, tarihçi ve yazar.. 7 Aralık 1928'de Philadelphia, Pensilvanya'da doğdu.. Rus göçmeni William Chomsky'nin oğlu..)
Noam Chomsky, ABD’nin soğuk savaş sonrası dünya egemenliğini kendi tekeline geçirme hedefiyle, Sovyetler Birliği yerine, serseri devletler kategorisi konulduğunu söyledi..
Chomsky'ye göre yeni düşmanlar bulma dönemi başlamıştı ve serseri devletlerin tehlikesine karşı stratejiler oluşturuldu..
Bu yeni caydırıcı stratejilerin de ana hatları şöyle çizilmişti:
“Kendimizi mantıklı, rasyonel göstermek son derece zararlı olacaktır.. Hükümetimizin çılgın ve kontrol edilemez imajı düşmanlarımızda korku ve kaygı yaratacaktır.. Hukuka ve uluslararası antlaşmalara uyum da saçma, gereksiz, çocukça bir bağlılıktır..”
Bu teori İsrail'de, 1950'deki İşçi Partisi hükümeti tarafından geliştirilmiş ve “delice hareket etme stratejisi” adı verilmişti..
Ardından İsrail, “uluslararası teröre karşı” savaşmakta olduğunu ilan etti, Batı'nın idealleri ve güvenliği için mücadele ettiklerini ileri sürdü..
Gazze’de BM okul binası dahil sivil alanları bombaladı, kimse de sesini çıkartmadı..
Böylece ABD ve İngiltere, uluslararası hukuka ve antlaşmalara, serseri devletler söz konusu olduğunda boş verileceğini göstermiş oldu..
“Biz gerek görürsek tek taraflı müdahale edebiliriz, ulusal çıkarlarımız Ortadoğu'da hayatidir” sözleri ABD'nin ilk kadın Dışişleri Bakanı Madeleine Korbel Albright'a aittir..
…
KÖLELİĞİ KABUL EDER MİSİNİZ?
Peki..
Kendilerini dünyanın efendisi olarak gören bu ülkelere karşı yapılması gereken bir şey var mı?
Chomsky, “serseri devletler kategorisinde yer almanın yegane ölçüsü, egemenlerin karşısında eğilmemek” diyor..
Yani..
“Köleliği kabul ederseniz, verilenle yetinmeyi göze alırsanız, ülkeniz için hiçbir tehlike kalmaz, terör bile olmaz” demeye getiriyor..
İşte bu noktada, “dünya 5’ten büyüktür” diyen Recep Tayyip Erdoğan’ı kimlerin niye yok etmeye çalıştıkları kendiliğinden ortaya çıkmıyor mu?
Bütün bunları Türk halkı görüyor artık..
Trump’u da tartışıyor, liderine de sahip çıkıyor..
Bunlar “özgürlük” adına sevindirici gelişmelerdir bence..
Siz ne dersiniz?