Bugün müsaadenizle bir gazeteci ‘büyüğümü’ yazmak istiyorum.

Sadece yaşı değil, yüreği de ‘büyük’.

Ayrıca benim nazarımda ‘büyük’ bir gazeteci.

Antalya’da basın sektöründe çalışan birçok gazetecinin ustası.

Sözünü ettiğim kişi Ahmet Dökdök.

Nam-ı diğer Marko Paşa.

Gelelim neden bugün kendisini kaleme aldığıma.

Marko Paşa, cumartesi günkü makalesinde ‘Görevim doğruları yazmak’ diye bir yazı kaleme aldı.

Yazısında işsiz kaldığı için intihar ettiği iddia edilen bir güvenlik görevlisini işledi.

Bu güvenlik görevlisi aynı zamanda Ahmet Dökdök’ün çocukluk arkadaşı Celal Hancı’nın oğlu Halil İbrahim Hancı’ydı.

Halil İbrahim Hancı’nın Büyükşehir Belediyesi’nde işe girmesini sağlayan kişi Ahmet Dökdök’ün dediği gibi kendisiydi. Menderes Türel döneminde işe alınmıştı. Zaman zaman sıkıntılar yaşasa da görevine devam etti. Bu sıkıntılar CHP’li Mustafa Akaydın döneminde de bazen kendini gösterdi. Ahmet Ağabey devreye girerek işten çıkarılmasına engel oldu. Ben de Ahmet Dökdök ağabeyinin gazetesinde çalışırken buna bizzat şahidim. Hatta Celal amca bazen benden de yardım isterdi. Yardımımız da dokundu.

Bu konuya neden girdiğimi düşünebilirsiniz.

Malumunuz Halil İbrahim Hancı intiharı Büyükşehir Belediyesi’nin üzerine yıkılmak istendi. İşten çıkarıldığı için canına kıydığı algısı oluşturuldu. Bazı gazeteler konuyu bu yönüyle işledi. Ancak Ahmet Dökdök’ün ifade ettiği gibi Halil İbrahim Hancı, Menderes Türel’in birinci döneminde işi girmişti. İkinci döneminde ise işten çıkarıldı. Bu işten çıkarılışta ifade edildiği gibi sağlık nedenleriyle oldu. Yine Marko Paşa’nın söylediği gibi Başkan Menderes Türel’in Halil İbrahim Hancı’nın ne işe alınışında ne de işine son verilişinde rolü vardır. Dolayısıyla Büyükşehir Belediyesi üzerinden Başkan Türel’i hedef yapmak vicdanı değil. Ben de bu vicdansızlığı kabul edemediğim için bugün bu konuya değindim. Çünkü ustamızdan doğruları yazmayı öğrendik.