ABD Başkanı Biden, Rusya'ya uygulanan yaptırımlardan etkilenen firmaların CEO'ları ile bir araya gelmişti geçtiğimiz haftalarda. Biden, “Orada yeni bir dünya düzeni olacak ve biz buna öncülük etmeliyiz ve bunu yaparken özgür dünyanın geri kalanını birleştirmemiz gerekiyor” dedi.
Yazılarımı yakından takip eden kişiler bilir. Uzunca bir süredir yeni dünya düzeniyle ilgili ve buraya geçişle alakalı yazılar yazıyorum. Kimisine göre “Büyük Reset”, kimisine göre yeni dünya düzeni olarak adlandırılan bu yapı son dönemde sıkça dile getirilir hale geldi.
Kim ne söylerse söylesin şu an bahsedilen o tarihe çok yaklaşmış durumdayız. Bunu ise ABD ve ABD karşılıkları olarak 2 grupta topluyoruz. Yani istediğini elde etmeye çalışan 2 farklı kurtulun birbiriyle olan savaşını izliyoruz.
ABD, mevcut ABD liderliğindeki dünya düzenini korumak adına Rusya ve Çin’i ve mümkünse tüm dünya devletlerinden değilse en azından batı dünyasından kati suretle yansıtmaya çalışıyor. Rusya-Ukrayna savaşı bu dengeleri bozmaya yönelik atılmış ve yeni düzenin sağlanabilmesi için ortaya çıkartılmış zorunlu bir savaş gibi görünüyor. 23 Mart 2022 tarihinde AB liderlerinin Biden ve Kishida’nın katıldığı AB+NATO Zirvesi gerçekleştirilmişti. ABD'nin ve onun özellikle Asya-Pasifik’teki ortağı Japonya, bu zirvede esas olarak Çin'i Rusya'nın suç ortağı olarak göstermeye odaklanmıştı.
Bunu da özünde totaliter rejim olarak demokratik topluma karşı birlikte oluşturdukları tehdit üzerinden gerçekleştirmeye çalışmışlardı. Yani Rusya'ya savaş döneminde uygulanan yaptırımların benzeri yaptırımları Çin'e de uygulanabilir hale getirilmişti.
Aslında bu durum pandoranın kutusunu açmıştı. ABD'nin yanında saf tutmak isteyen herkese yönelik bir tehdit oluşturacaktı Rusya'ya yapılan yaptırımlar.
Aslında ABD’nin kendi ayağına kurşun sıktığını görmek daha mümkün hale geliyordu. doğudaki ülkelerin önemli aktör olmasını istemeyerek başarmıştı ABD.
Dünya nüfusunun %59.33’ün Asya kıtasında toplandığı göz önüne alındığında ABD liderliğindeki küresel düzenin sürdürülebilirliği soru işaretleriyle dolu hale gelmişti. Zira dünya nüfusunun çoğunluğu tarafından dışlanan bir düzenin varlığını sürdürmesi hayli güç.
Dünya nüfusunun %10 beşi kaderini oluşturan batı toplumlarının dilediğince karar aldığı yaptırım uyguladığı bir düzenin de tıpkı ABD'nin Çin ve Rusya'ya yönelttiği üzere demokratik olmaktan uzak olduğu açıkça görülüyordu.
Hal böyleyken daha kapsayıcı bir dünya düzeninin imtiyazlı bir azınlığın yerine tüm ülkelerinin söz sahibi olduğu ve daha demokratik bir düzenin talep edilmesinin ve bu talebin haklı olduğu ek olarak 4 bu seslerin doğudan ve Asya Pasifik bölümünden çıkması daha da net anlaşılmıştır.
Bütün bunlara bakıldığında dünya ekonomisinin ağırlık merkezinin doğuya kayıyor olması hiç de şaşırtıcı değil. Artık dünya ekonomisinin büyük bir bölümünü Batı'nın oluşturduğu yıllarda değiliz bundan dolayı demokrasi totalitarizm arasındaki mücadele olarak sunulan bu derin yapıların özünde bu küresel düzenin değişmesi ve korunması mücadelesinin olduğunu görmekteyiz.
Çünkü doğu ülkeleri artık doları ama birim olarak kullanmamaya başladı kendi aralarında yapmış oldukları ticaret anlaşmalarında yerel para birimlerinin ön plana çıkarılması kararı alındıktan sonra hem üretimin hem de satışın kontrolü artık tamamen doğunun eline geçmiş durumdaydı.
Gerçek şu ki doğduğu ülkelerin yapmış olduğu bu adımların arkasından doların merkezi para birimi olma özelliğini kaybetmeye başladığını göreceğimiz günler çok yakın.
2 Nisan 2023 yılında Brezilya'nın döviz rezervinde Euroyu geride bırakan Yuan/ RMB, Döviz rezervinde doların ardından ikinci en büyük döviz rezerv para birimi olarak tarihe geçti. Bütün bu dolardan kaçış adımları ABD’yi yeni bir enflasyon sınavıyla karşı karşıya bırakacaktır. Ticarette dolardan kaçınan ülkeler aynı zamanda ABD’nin enflasyon faturasını ödemekten ve ABD halkına refah payı ödemekten de taşınmış olacak.
Yeni bir krizin kapıda olduğunu bilmek geleceği buna göre dizayn etmek ise artık gizli bir bilgi gibi görünmeyecek.
Dolara karşı atılan bu adımlar neyi hedefliyor? Orta uzun vadede ABD’nin parasal imparatorluğunu bitirmeyi. Kısa vadede Çin askeri olarak yenemeyeceği bir rakibi ekonomik olarak yaralayıp savunmasını takviye etmesini önlemeye çalışıyor.
Ve görüyoruz ki artık dengeler Doğuya kayıyor.
Dünya ekonomisinde Doğu'ya dönüş
Talha Berk Gürbüz
Yorumlar