21.yüzyılın bilgi ve teknoloji çağında, ülkelerin ekonomik kalkınmalarında ve iş gücü piyasalarının şekillenmesinde belirleyici olan temel unsur, STEM alanlarıdır. Bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik yalnızca akademik birer disiplin değil, aynı zamanda üretim, yenilikçilik ve verimlilik artışının lokomotifidir. Günümüz küresel ekonomisinde, STEM alanlarındaki gelişmişlik düzeyi, ülkelerin rekabet gücünü doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle STEM, yalnızca eğitim politikalarının değil, aynı zamanda ekonomi politikalarının da merkezine yerleşmiştir.
STEM ve Ekonomik Büyüme
Ekonomik büyümenin en önemli kaynaklarından biri teknolojik ilerlemedir. Teknolojik ilerleme ise bilimsel araştırmalar, mühendislik çözümleri ve matematiksel modellemeler aracılığıyla gerçekleşir. Bu açıdan STEM:
Üretim süreçlerini hızlandırır ve maliyetleri azaltır.
Yeni sektörler yaratır; biyoteknoloji, yapay zekâ, nanoteknoloji, fintech gibi alanlar tamamen STEM temelli gelişmiştir.
İnovasyonu teşvik eder; Ar-GE yatırımları STEM altyapısına sahip iş gücü olmadan verimli olamaz.
Küresel rekabette üstünlük sağlar; yüksek katma değerli ürünlerin üretimi için STEM bilgisi zorunludur.
Bir ülkenin STEM kapasitesi arttıkça, ekonomik büyümesi de daha sürdürülebilir hale gelir. Örneğin, Güney Kore’nin 1960’larda düşük gelirli bir tarım toplumuyken, 2000’lerden sonra ileri teknoloji ekonomisine dönüşmesinin temelinde STEM eğitimine ve Ar-GE yatırımlarına verdiği önem vardır.
STEM ve İş Gücü Piyasaları
İş gücü piyasalarının dönüşümünde STEM’in rolü çok büyüktür. Günümüzde iş ilanlarının önemli bir kısmı, STEM tabanlı becerilere sahip çalışanlar talep etmektedir.
STEM meslekleri daha hızlı büyüyor: OECD ve Dünya Bankası verilerine göre, STEM temelli mesleklerin büyüme oranı, geleneksel mesleklere kıyasla çok daha yüksektir.
STEM iş gücü yüksek ücretli: STEM alanlarında çalışanların maaşları, genellikle diğer sektörlerin ortalamasından daha yüksektir. Bu durum, STEM’i gençler için cazip kılar.
STEM olmayan sektörler bile STEM becerisi istiyor: Bankacılıktan sağlık sektörüne kadar birçok alanda veri analizi, dijitalleşme ve otomasyon gibi STEM tabanlı yetkinlikler artık zorunlu hale gelmiştir.
Örneğin, sağlık alanında çalışan bir doktorun tıbbi cihazları kullanabilmesi, veri tabanlarını analiz edebilmesi için STEM bilgisine sahip olması gerekir. Aynı şekilde, tarım sektöründe bile dijital tarım uygulamaları, sensör teknolojileri ve veri analitiği öne çıkmaktadır.
STEM Eksikliğinin Ekonomik Riskleri
Bir ülkenin STEM alanındaki yetersizlikleri, doğrudan ekonomik sorunlar doğurur:
Nitelikli iş gücü açığı: STEM mezunlarının yetersizliği, teknoloji firmalarının iş gücü ihtiyacını karşılamayı zorlaştırır.
Beyin göçü: STEM alanlarında fırsatlar yaratamayan ülkeler, genç ve yetenekli beyinlerin gelişmiş ülkelere göç etmesine sebep olur.
Düşük katma değerli üretime sıkışma: STEM eksikliği, ekonomiyi düşük teknoloji ve emek yoğun sektörlere bağımlı kılar.
Küresel rekabette geride kalma: Yapay zekâ, biyoteknoloji ve dijital dönüşüm gibi alanlarda geri kalan ülkeler, küresel rekabet gücünü kaybeder.
Türkiye açısından bakıldığında, yükseköğretimde STEM alanlarında mezun sayısı artsa da niteliksel uyumsuzluk ve Ar-GE’ye yeterli kaynak ayırmama sorunu hâlâ ciddi bir engeldir.
STEM ve Dijital Ekonomi
Günümüzde ekonominin en hızlı büyüyen alanı dijital ekonomidir. E-ticaret, dijital bankacılık, yapay zekâ, veri bilimi ve siber güvenlik gibi alanların tamamı STEM tabanlıdır.
Veri ekonomisi: Büyük veri analizi, şirketlerin verimliliğini artırır.
Yapay zekâ: İş gücü verimliliğini yükseltir, aynı zamanda yeni meslekler yaratır.
Yeşil ekonomi: Enerji verimliliği, sürdürülebilir teknoloji çözümleri STEM uzmanlarının katkısıyla mümkündür.
Dolayısıyla dijitalleşme sürecinde STEM’in önemi, yalnızca ekonomik büyüme değil, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma açısından da kritik hale gelmiştir.
Geleceğin İş Gücü İçin STEM
Dünya Ekonomik Forumu’nun raporlarına göre, önümüzdeki 10 yıl içinde mevcut işlerin %40’a yakını otomasyon nedeniyle dönüşecek ya da ortadan kalkacaktır. Ancak aynı süreçte yeni STEM temelli işler ortaya çıkacaktır.
Yapay zekâ mühendisleri, veri analistleri, robotik uzmanları, biyoinformatikçiler geleceğin iş gücünün merkezinde yer alacak.
STEM eğitimi, sadece teknik beceri değil, aynı zamanda problem çözme, yaratıcılık ve eleştirel düşünme yetkinliklerini de kazandırır.
Kadınların STEM alanlarına katılımı hem toplumsal eşitlik hem de iş gücü çeşitliliği açısından kritik önemdedir.
Sonuç
STEM, günümüz dünyasında yalnızca bilimsel veya akademik bir kavram değil, ekonomik büyümenin ve istihdamın geleceğini şekillendiren stratejik bir unsurdur. Ülkeler, STEM alanlarına yatırım yaparak yüksek katma değerli üretime geçebilir, küresel rekabette güç kazanabilir ve genç nüfuslarına nitelikli istihdam alanı açabilir.
Bu bağlamda, eğitimden iş gücü politikalarına, özel sektör yatırımlarından devletin Ar-GE desteklerine kadar her alanda STEM merkezli bir yaklaşım benimsemek, 21. yüzyıl ekonomisinin kaçınılmaz gerekliliğidir.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar
[email protected]