Emekli olmak.

Lügat anlamı; Belirli bir süre çalışan kişinin kanunlar gereği, işi ile ilgisi kesilerek kendisine aylık bağlanması. Yani kişilerin yasalarca belirlenen koşullarda belli bir süre çalıştıktan sonra çalışma hayatından çekilmeleri ve geçmiş hizmetleri karşılığında çalışmaksızın belirli bir gelire kavuşmaları demek…

Kimilerince gençliğin sonu ve yaşlılık gibi görülse de aslında emeklilik bir son değil, yeni bir evrenin başlangıcı. Yıllar yılı süren hayat koşuşturmaları, stres, kaygı, endişe kaynaklı mental yorgunluğun bitiyor olma ve bu zorlu maratonun artık sona eriyor olması hayali…

Bu yüzden eskiden kişi emeklilik için gün sayar, erken emekli olmak için kalan prim günlerini borç harç ödeyerek emekli olurdu. Çünkü alacağı ikramiye de hayatının yeni evresi için oldukça önemliydi, kıymetliydi. Emekli ikramiyesiyle bir ev, bir otomobil alacak kadar para geçerdi eline. Üstelik emekli maaşı kalan yaşamını idame ettirmek için yeterli olurdu. Çünkü asgari ücretin ortalama 2 katıydı. Yıllarını, durmadan dinlenmeden çalışarak geçiren emekçi, işte bu nedenle emekli olacağı günü hayal ederdi. Emekli olduğunda huzura kavuşma, rahatlama, kalan ömrünü kimseye muhtaç olmadan, dilediğince geçirebileceğini bilirdi.

Şimdi öyle mi?

Kendimden örnek vereyim. Yaklaşık 15 yıldır emekliyim ve emekli olduğum günden bu yana hiç ara vermeden çalışmaya devam ediyorum.

Niye?

Çünkü elime geçen emekli maaşı bırakın kimseye muhtaç olmadan geçinmeme yetmesini, ev kiramı dahi karşılamıyor. Eskiden asgari ücretin çok üzerinde olan emekli maaşları şimdilerde asgari ücret seviyesinde bile değil. Özellikle seçim zamanları ‘emekliyi ezdirmeyeceğiz’ naraları atan iktidar, iş emeklinin refah seviyesini yükseltecek zamma sıra geldiğinde göstermelik bir zam yapıp ‘fedakarlık’ istiyor. 15-20 milyonluk makam araçlarına binen, bol sıfırlı maaşlarıyla servetlerine servet katanlar, emekliye zam talepleri olduğunda ‘kanaatten, şükürden, sabırdan’ söz ediyor. Ülkede yaşanan ekonomik krizin tüm faturası emekliye kesiliyor. Öyle ki, yüksek enflasyonu sözde dizginlemeye çalışan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, emekliye arzu edilen şekilde verilecek bir zammın ülke ekonomisine nasıl bir külfet oluşturacağına dikkat çekiyor. Sayıları 16 milyonu bulan emeklinin ise bu büyük haksızlık karşısında sesi soluğu çıkmıyor/çıkamıyor. Çünkü başkan olarak seçtikleri kişi, sokakta ayrı, sarayda ayrı konuşuyor.

Şu sıralar temmuz ayı yaklaşıyor ya, milyonlarca emeklinin içi yine kıpır kıpır. Aslında bekledikleri, hayal ettikleri zammın yine verilmeyeceğini herkes biliyor ama ‘umut fakirin ekmeği’ misali umut etmeye devam ediyor. Sosyal güvenlik uzmanları her gün ayrı bir hesapla sosyal medyada, internet haber sitelerinde boy gösterirken, emekli içten içe karanlığı yaşamaya devam ediyor. “Niye emekli oldum ki, keşke ölseydim” diyenlerin sayısı her geçen gün biraz daha artıyor.

Kim bilir belki de istenen/beklenen budur.

Ölen ölsün kalan sağlarla ‘durmak yok yola devam’…