Daha önce de olmuştu, dün bir patlama daha yaşadı Antalya..

Türkiye’nin konumu itibariyle..

Dışarıdaki ve (maalesef) içimizdeki Türkiye düşmanları var oldukça..

Ülkemizde de, Antalya’da da bu patlamalardan-çatlamalardan kurtuluşumuz yok gibi görünüyor..

Biliyorsunuz, ATSO otoparkındaki patlama olayına yayın yasağı getirildi..

Niye getirildi?

Çünkü, “gazeteci” gibi görünen, ama gazetecilikle alakası olmayan bazı kişiler bunu “farklı” kullanıyor..

Türkiye’nin turizm başkentinde bir kıvılcım çıksa, yurt dışındaki düşmanlarımız bunu büyük bir yangın yapıyor..

Bunun önüne geçmek, halkın üzerinde korku, panik ve endişe yaratacak yayınlar yapılmasını önlemek, olayın kamu düzenini bozucu eylem ve davranışlara dönüşmesini engellemek için böyle bir yayın yasağı gerekliydi bence..

Bu noktada sizlere 4 Ekim 2011’de yazdığım, ama hala güncelliğini yitirmeyen ve yitirmeyecek “Terörü beslemek zorunda mıyız” başlıklı yazımı paylaşacağım..

Bakalım, bana katılacak mısınız?

İşte o yazım:

BANA ÇOK KIZAN OLACAK

Bugün “terör ve medya” konusunda biraz özeleştiri yapacağım..

Biliyorum, birileri bana kızacak..

Ama..

43 yıldır yaptığım “gazetecilik” konusunda bazı konuları dile getirip, meslektaşlarımı uyarmazsam..

Bunca yılımı boşa geçirdiğimi falan düşünüp, kendimi kötü hissedeceğim..

Birileri beni can kulağıyla dinlemeli..

PKK terörünün başladığı 80’li yılların başında Ankara’da Tercüman Gazetesi’ndeydim..

PKK’yla ilgili haberler ilk kez Tercüman’da yer aldı..

Hatırlıyorum, PKK’nın eylemleri gazetede en altta tek sütuna falan giriyordu..

Diyarbakır’daki muhabirimiz Kürt kökenliydi..

PKK eylem yaptıkça, sadece haberleri göndermekle kalmadı, haberleri daha büyük girsin diye İstanbul merkeze ve Ankara’ya sık sık gelmeye başladı..

Ve..

PKK’nın eylem haberleri önce çift sütun, sonra 3 sütun derken..

Bir süre sonra manşette yer almaya ve diğer gazeteler de olayları vermeye başladı..

Ve..

80 yılların ortalarında PKK Türkiye’nin başına bela oldu..

AMAÇLARI İŞTE BUYDU

İşte bu, yani “teröre medya ilgisi” terör örgütlerinin amaçladıkları şeydi..

Buna ulaştılar..

Manşetlerde yer almaya başladıktan kısa bir süre sonra da eylemleri daha bir cüretkarlaştı..

Sonra bu terör örgütü “Türkiye aleyhine” kullanılmaya başlandı..

Yaklaşık 30 yıldır da bunu yaşıyoruz..

Nereye gelmek istediğimi herhalde anladınız..

Terör örgütleri, medya tarafından ilgi görmek, “şöhretli” olmak ister..

Çünkü..

“Terör örgütünü kullanmak isteyenler” amaçlarına ulaşabilmek için bu “şöhreti” kullanacaklardır..

Nitekim..

“Bağımsız Kürt devleti” diye yola çıkan örgütün, aslında uyuşturucudan beyaz kadın ve silah ticaretine kadar, tamamen “parasal” işler için kullanıldığı artık ortaya çıkmıştır..

Bu arada..

Terör örgütlerinin yaptığı eylemi ve yaşanan acıları manşetlere taşıyan, TV’de dakikalarca verenler, (bana göre) örgüte hizmet etmektedir..

“TERÖR”Ü BİZ BİTİREBİLİRİZ

İddia ediyorum..

Ne yaparlarsa yapsınlar..

PKK terör örgütünün eylemlerini hiçbir gazete ve TV vermesin..

Kısa süre sonra..

Bu örgütün eylemleri de, kendisi de yavaş yavaş eriyip bitecektir..

Tıpkı, şöhreti sönen sanatçılar gibi olacaktır..

Bazı arkadaşlarımın şu tezi ortaya koyacağını biliyorum:

“İyi de, bu eylemlerin hepsi birer haberdir..

Gazetecinin görevi de haberi duyurmaktır..”

Doğru..

Ama..

Çocuk-kadın-erkek-sivil asker-polis-öğretmen demeden, üç-beş lira için canlara kıyan ve korku salan, bu arada ülkenin kaynaklarını boş yere harcatan bir örgütün amacına hizmet etmek daha mı iyidir?

Gazeteci, sapla-samanı ayırmasını bilmek zorundadır..

Ben, “haberi gazete ya da televizyonda vermeyin” demiyorum ki..

“Büyütmeyin, manşetlere taşımayın, dakikalarca öldüreni de, öldürüleni ve acı çeken ailesini de yayınlayıp, örgütün amacına hizmet etmeyin” diyorum..

“Sıradan bir olay gibi, verin iç sayfalardan resimsiz-görüntüsüz tek sütuna, yeter” diyorum..

BESLEMEYELİM ARTIK

Dikkat edin..

Medya, bir terör örgütün en büyük besin kaynağıdır..

Biz, terörü beslemek zorunda mıyız?