ABD destekli bir yardım kuruluşu, İsrail ablukası altındaki Gazze Şeridi'nde yeni bir yardım dağıtım sistemini hayata geçirdi. Ancak bu sistem, başta Birleşmiş Milletler (BM) olmak üzere pek çok uluslararası yardım grubunun ciddi eleştirileriyle karşılaştı. Gazze İnsani Yardım Vakfı (GHF) adlı bu yeni yapı, Gazze’ye insani yardım ulaştırmayı hedefliyor; ancak vakfın tarafsızlığı, yöntemleri ve amaçları konusunda büyük soru işaretleri doğmuş durumda.
YENİ YARDIM MODELİNE GEÇİLDİ, AMA TEPKİLER BÜYÜK
GHF, ABD'de kayıtlı, kâr amacı gütmeyen bir kuruluş. Dağıtım sisteminin ilk adımları, geçtiğimiz günlerde Gazze’nin güney ve orta bölgelerinde dört merkez açılarak atıldı. Vakıf, bu merkezler aracılığıyla doğrudan gıda, temiz su ve hijyen kitleri ulaştırmayı; ayrıca geleneksel insani yardım modellerini devre dışı bırakarak daha hızlı ve etkin bir sistem sunmayı hedefliyor. Yayınladıkları bilgilere göre amaçları, 1,2 milyon kişiye yardım ulaştırmak.
İlk günlerde kamyonlar dolusu yardım bu merkezlere ulaştı. Vakıf, salı günü daha fazla kamyonun teslim edileceğini, yardım akışının da günlük olarak artacağını duyurdu.
Ancak bu yeni modelin duyurulmasının hemen ardından, BM ve bazı diğer önde gelen yardım grupları kaygılarını dile getirdi. Yapılan açıklamalarda, GHF'nin yerel ihtiyaçları tam anlamıyla karşılayamayacağı, bölgede yaşayan Filistinlilerin yerinden edilme sürecine istemeden de olsa katkı sağlayabileceği ve vakfın insani yardım ilkeleriyle çelişen bir sistem oluşturduğu vurgulandı.
BM VE ULUSLARARASI GRUPLAR NEDEN TEPKİLİ?
BM ve diğer yardım kuruluşları, GHF'nin Gazze'de üstlendiği rolün insani yardım prensiplerine uygun olmadığını belirtiyor. En çok dile getirilen eleştiriler şunlar:
Yardımın, savaşan taraflardan biri olan İsrail’in güvenlik denetimi altında ve ABD'nin finansal desteğiyle yürütülmesi, tarafsızlığı zedeliyor.
Vakfın, Gazze’de uzun süredir faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının bilgi birikimi ve yerel deneyimini dışlaması, yardımın etkinliğini azaltıyor.
Filistinli sivillerin doğrudan hedef kitle ilan edilmesi ve yardımların özel güvenlik firmalarınca korunan merkezlerde dağıtılması, sivillerin güvenliğini ve onurunu zedeliyor.
Yardım operasyonunun başlamasından yalnızca bir gün önce, vakfın İcra Direktörü Jake Wood’un istifası da tartışmaları alevlendirdi. Wood, yaptığı açıklamada, geliştirilen yardım modelinin teorik olarak işe yarar göründüğünü ancak pratikte insanlık, tarafsızlık, yansızlık ve bağımsızlık gibi temel insani yardım ilkeleriyle bağdaşmadığını belirtti. Bu ilkelerin çiğnenmesini kabul edemeyeceğini ifade ederek görevini bıraktı. GHF ise bu istifadan dolayı "hayal kırıklığına uğradıklarını" duyurdu.
YARDIM MI, GÜÇ SAVAŞI MI?
GHF tarafından yapılan açıklamalarda, Hamas’ın yardım merkezlerinde görev yapan gönüllülere ve iş birliği yapan gruplara ölüm tehditleri savurduğu iddia edildi. Özellikle güneydeki Refah kentinde çekilen ve yardım kutuları taşıyan sivillerin görüntüleri paylaşılırken, vakıf Hamas’ı yardım akışını engellemekle suçladı.
ABD ve İsrail ise vakfa verdikleri desteği sürdürdüklerini açıkladı. Her iki ülke de bu yeni sistemin Hamas’ın kritik öneme sahip yardımları sivillerden çalmasını engellemek amacıyla geliştirildiğini savundu. İsrail, doğrudan dağıtımın bir parçası olmadığını, ancak güvenlik ve lojistik destek sunduğunu belirtti.
Buna karşılık BM ve diğer uluslararası gruplar, bir insani yardım kuruluşunun bu denli siyasi etkilere maruz kalmasını ve sürecin tümüyle devletler eliyle yönlendirilmesini, insani yardım etiği açısından "tehlikeli bir gelişme" olarak değerlendiriyor.
SİSTEMİN ARKASINDAKİ FİNANSAL ŞEFFAFLIK DA TARTIŞILIYOR
Bir diğer dikkat çeken unsur ise sistemin kim tarafından finanse edildiğine dair yeterli bilginin bulunmaması. GHF’nin destekçilerinin arasında eski ABD hükümeti yetkilileri ve askeri danışmanlar bulunduğu biliniyor; ancak mali kaynaklar ve bağışçılar konusunda net bir açıklama yapılmış değil. Bu durum, vakfın bağımsızlığına gölge düşüren diğer bir unsur olarak yorumlanıyor.
GHF tarafından yönetilen yardım merkezlerinin özel güvenlik firmaları tarafından korunması da yine tarafsızlık ilkesiyle çelişen bir başka unsur olarak eleştiriliyor. Yardımın doğrudan ulaştırılması fikri kulağa pratik gibi gelse de uygulamada çok sayıda etik ve güvenlik sorununu beraberinde getiriyor.
GAZZE'DE YARDIM ARTIK YENİ BİR ÇEKİŞME ALANI
Gazze'deki insani kriz büyürken, yeni yardım sistemleri bu krizi hafifletmekten ziyade yeni tartışmalar yaratıyor. Uluslararası toplum, insani yardımın bir savaş stratejisine dönüşmesinden derin endişe duyuyor. BM’nin vurguladığı gibi, insani yardım yalnızca gıda ya da su temini değil; aynı zamanda temel etik ilkelere dayanan, tarafsız ve onurlu bir yaklaşımla yapılmalıdır.
GHF’nin faaliyete geçmesiyle birlikte, Gazze’ye yardım ulaştırmak artık yalnızca lojistik değil, aynı zamanda siyasi ve etik bir mücadele alanına dönüşmüş durumda. Önümüzdeki günlerde bu sistemin nasıl işleyeceği ve Filistinli sivillerin yaşamına nasıl etki edeceği hem sahada hem de küresel düzeyde yakından izlenecek.
Kaynak: Euronews
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar