Antalya'yı diğer kentlerden ayıran önemli bir özellik var. Bir yandan yapılaşmanın hızla devam ettiği büyük bir şehiriz diğer yandan 10 kilometre uzağımızda doğal harikalar var. Başka büyük şehirlerde bunun için onlarca kilometre gitmeniz gerekirken, kentimizde her şey burnumuzun dibinde. İşte bu, Antalya'yı Antalya yapan temel şey.
Bu doğal harikalardan birisi de Gökdere. Bilmeyenler için kısaca tarif etmek gerekirse Tünek Tepe'nin arkası. Bisikletle gidilebilecek en güzel rota. Antalya'nın merkezindeki doğal bir su kaynağı. Doğal küçük göletleriyle farkında olmadığımız bir güzellik. Ama öyle görünüyor ki yetkililer de bazı şeylerin farkında değiller. Sebebini anlatayım.
Geçtiğimiz Cumartesi günü yolum Gökdere'ye düştü. Değerli dostlarla küçük bir bisiklet turu yaptık. Gökdere yolu asfaltlanmış. Tabi asfaltın iyi yanları olduğu gibi kötü yanları da var. Ulaşım kolaylaştıkça giden insan sayısı da artıyor. İnsan sayısındaki artış da yanında başka dertleri getiriyor.
Gökdere'de gördüğüm bir manzara bana bunları düşündürdü. İki üç noktada çöp yığınları var. Öyle küçük yığınlar değil. Uzun süredir çöplerin alınmadığını gösteren yığınlar. İnsanların en çok geleceği Cumartesi gününde böyle bir manzara kentimize yakışıyor mu? Burasının çöplerini kim topluyor? Daha doğrusu kim toplamıyor?
Öyle haftada bir, on beş günde bir çöp arabası göndermekle bu işin olmayacağını Cumartesi günü yolu Gökdere'ye düşenler görmüşlerdir.
İnsanların olduğu her yerde bir takım kirlilik sorunları olacaktır. Bu doğaldır ve önlemenin de bir yolu yoktur. Öyle ise önemli olan yetkililerin bu soruna ne kadar önem verdikleri ve görevlerini yapıp yapmadıklarıdır. Çöp yığınlarıyla dolu bir Gökdere kentimize de, yöneticilerimize de yakışmıyor.