5-6 gündür “Yeni Toplu Ulaşım Sistemi”yle yatıp-kalkıyoruz..
Daldık Mustafa Akaydın’ın “yanlış” işlerine..
Halkkart gibi, Antalya’nın başındaki “en büyük bela”yı bir kenara attık..
“Ulaşımdaki kaos” öyle ya da böyle bir şekilde ya çözülür, ya da –her zaman olduğu gibi- alışırız gider..
Ama.
“Halkkart” öyle değil..
Tam bir bela..
Bir yandan esnaf soyuluyor, bir yandan Antalya halkı..
Kartın yüklenici firması da (ağzı kulaklarında) aldı başını gidiyor..
Ve..
Buna kimse “hoop dur bakalım n’oluyor” demiyor..

Aslında Mustafa Akaydın bunu hep yapıyor..
Türk insanını çözmüş..
Başı ne zaman sıkışsa..
“Gündemi değiştirecek” bir konuyla çıkıp ortalığı bulandırıyor ve milletin gazını alıyor..
Sonra..
Olayı kendini haklı çıkaracak bir noktaya getiriyor..
Biz gazeteciler de dahil olmak üzere..
Antalya’nın STK’ları, akil adamları, denetimle yetkili olanlar ve de halk bunu yiyor..
Ve..
Amacına ulaşan Akaydın rakısını içerken, “nasıl yedirdim” şarkısını söyleyip kıs kıs gülüyor..

Ey Antalya halkı, “Halkkart”ı asla unutmayın ve de unutturmayın..
Çünkü..
Bu kart cebinizden dünyanın parasını götürüyor..
Hemen yan komşum bir terzi hanımefendi var..
Karta 20 liralık kontör yükletmiş..
“2 defa dolmuşa bindim, kartta 50 kuruş kalmış” dedi..
“Nasıl olur bu” diye konuşurken, bu hanımefendinin başına gelen olayı meğer bir çok kişi yaşamış..
Hala aynı şekilde “soyulanlar” var..

Hatırlar mısınız?
Dolmuşçular kendi aralarında bir dernek kurmuş ve başına da Minibüsçüler Odası eski Başkanı Abdullah Ateş’i getirmişti..
Dernek yönetimi geçtiğimiz aylarda beni ziyarete geldiğinde Ateş şunları söylemişti:
“Bu kart işi başımızın belası..
Esnaf taşıdığı yolcuları sayıyor..
Ama, akşam hesap görülürken bir de bakıyor ki, 10-15 kişi eksik gösterilmiş..
İtiraz da edemiyorsunuz..
Çünkü..
A-Kent öyle bir sistem kurmuş ki..
Bu tür olayları tespit etmenin imkanı yok..”
O zaman, “yok canım, teknoloji bu kadar ilerlemişken tespiti hiç zor olmaz, siz bir daha itiraz edin” demiştim..
Ettiler, ama bir şey çıkaramadılar..
Şaşırmıştım..
Akabinde birkaç sürücünün yaşadığı “aynı olay” gazetelerde de yer aldı..
Onlar da yolcu sayısının hesabını tuttuklarını, ama akşam kendisine 10-15 kişi eksik ücret ödendiğini söyledi..
Sonra bu sürücülerin -yaptıkları açıklama nedeniyle- arabalarının bağlanıp cezalandırıldıkları, daha sonra da yolcusu az olan hatlara verildikleri öne sürülmüştü..

Yani..
Halkkart vatandaşın ve esnafın “kabusu” olmuş durumda..
Ama..
Daha vahimi var..
Şu anda Halkkart ile Büyükşehir Belediyesi arasında “hukuki” bir bağ kalmadı..
(Akaydın aynen böyle söyledi)
Bu ne demek?
Bu, “Antalya halkı da toplu taşıma esnafı da özel bir firmanın insafına kaldı” demek..
Hukuki olarak “kartlı binişleri zorunlu hale getiremez” demek..
Özetle..
“Halkkart, hukuki olarak bitmiştir ve hiç kimse bunu kullanmak zorunda değil” demek..
“Peki, o zaman niye kartsız binemiyoruz” diye soracağınızı biliyorum..
Akaydın’ı seçtiniz, sonuçlarına katlanacaksınız biraz..

Bunu daha sonra detaylı olarak anlatacağım..
Diyeceğim o ki..
Halkkart’ı kullanmak zorunda değilsiniz..
Paranızla binin, kartlarınızdaki parayı da (kaldıysa tabii) isteyin..
Ve..
Bunun hesabını Akaydın’dan sorun..