Dile kolay.. Aradan iki yıl geçti.. Bir yazar için, bunca zaman okurlarından uzak kalmak hiç kolay değil.
Aslında iki yıl önce yaptığım, yazarlık adına bir istifaydı. O kararı vermeme neden olan, “gazetecilik aşkı” ile “iş hayatı” arasında bir tercihin artık zorunlu hale gelmesiydi. İkisinden birini tercih etmek zorundaydım. İkincisini tercih etmesem, birincisini özgürce, hiç kimseye bağımlı gösterilmeden gerçekleştirmem imkansızdı. Yani aslında seçenek tekti. “İş hayatı”nı tercih edip, en azından ekibimin hür ve özgürce mesleğini yürütmesini sağlayabilirdim. Bende öyle yaptım.
Öyle bir şehirde yaşıyoruz ki; Gazetecilik yaptığınızda ne yapar eder sizi birilerinin maşası gösterirler. Birilerinin kalemşörü, tetikçisi, adamı yaparlar. Bu şehirde gazeteciyseniz bir işadamını sevmeniz, bir siyasetçiyi takdir edebilmeniz, bir sanatçıyı veya sporcuyu beğenmeniz zordur. Zordur ama bu mesleğin doğru yapılması adına da kaçınılmazdır. Sonuçta bu mesleğin doğru, dürüst gerçekleşebilmesi için millete sanatçısını, sporcusunu, işadamını, siyasetçisini anlatmanız, onlara da milletin sorunlarını, beklentilerini ulaştırmanız gereklidir. ‘Doğru’ya ‘Doğru’, ‘Yanlış’a, ‘Yanlış’ demeniz kaçınılmaz bir şarttır.
Milletin derdini yazınca, o derdin muhatapları düşman olur. O muhatapların doğru işlerini anlatınca da, bu sefer rakipleri size diş biler. Böyle bir ortamda “Ben gazetemi 13 yıl boyunca hiç kimseye bağımlı olarak çıkarmadım. Kendim çalışır, kendim iş yapar, hür ve bağımsız bir şekilde yaşatırım” inancını anlayabilen çok azdır.
Beni tanıyan herkes bilir ki hayatımda gazeteciliğin yanında, bir de reklam, organizasyon, tanıtım, menajerlik v.b. ticari faaliyetler vardır. Bu şehirde altına imza attığım ilk organizasyonun tarihi de 1994’tür. Neredeyse 20 yıl geçti. Bunca zaman beni çok iyi anlayıp, takdir edenler de oldu, yazılıp, çizilenler işine gelmediği için sakız edenler de.
Allah’ıma şükürler olsun ki; Akdeniz Manşet Gazetesi bugün 13 yaşında ve yoluna ilk günkü gibi hiç kimseye bağımlı olmadan devam ediyor. Bu gazete 13 yıldır Antalya’da tek bir kişiyi gönül rızası dışında abone yapmadı. Tek bir kişiden öyle veya böyle zorlayarak, tehdit ederek, şantaj yaparak reklam almadı.
13 yıldır bu gazete için “Sahibi Hasan Subaşı” dediler, “Bekir Kumbul” dediler, “Menderes Türel” dediler. Atılmayan iftira, atılmayan çamur kalmadı. Özellikle son dört yıldır bu gazetenin kapanması, ayakta kalmaması için bir kesimin yemediği halt kalmadı. Yapmadığı saldırı kalmadı.
Neyse..
Bu saatten sonra derdimiz, bize yapılan saldırıları yazmak, bunun üzerinden milleti oyalamak değil. Bu saatten sonra işimiz, kim ne derse desin, ne halt yerse yesin, ne kadar tehdit ederse etsin, Antalyalıların yaklaşan yerel seçimler öncesinde ‘yaşadığı kentten haberinin olması’nı sağlamak. İstifamı geri aldım sevgili okurlar. Merhaba..