Bu Antalya halkını nasıl uyandıracağız?
Bu Antalya halkını Antalya ile ilgili konularda duyarlı hale nasıl getireceğiz?
Bu Antalya halkına seçtikleri yöneticileri nasıl takip ettireceğiz?
Bu Antalya halkına genel siyasetle yerel siyaseti birbirine karıştırmamayı nasıl öğreteceğiz?
Başka ilde ağaç kesilince ayağa kalkan bu Antalya halkını, kendi kentinde yapılan ağaç katliamlarına nasıl yönlendireceğiz?

Bu soruları sorduğum için bana çok kızan olacak biliyorum..
Ama..
Yine de eleştirimi yapacağım, Antalya halkına diyeceklerimi diyeceğim..
Sürç-i lisan edersem affola..

Akdeniz Manşet’ten Halil Fidan ile M. Furkan Tatoğlu sokağa çıktı ve önüne gelen vatandaşa “dev AVM”yi sordu..
Dev AVM; Konuksever Mahallesi’ne yapılması planlanan ve CHP’li başkanlarla vekilleri ve il başkanını birbirine düşüren Antalya’nın son günlerdeki “en önemli” gündemiydi..
Niye “en önemli”?
Çünkü..
Bu AVM, bundan sonra Antalya’nın geleceğini belirleyecek 25 bin ve 5 binlik planların en önemli parçalarından biriydi..
Üstelik, CHP’li il başkanı ile “çekimser” meclis üyelerinin adını lekeleyecek söylentilere neden olmuştu..
İşte, “bir kent ve o kentte yaşayanlar için böylesine önemli bir gelişme” konusunda kendisine “ne düşünüyorsunuz” diye sorulan genç-yaşlı Antalya halkı, o iki gazeteci arkadaşımıza ne cevap verdi biliyor musunuz?
“AVM mi? Ne AVM’si? Nereye?”
Gazetelerin hemen hepsi günlerce bu konuda yayın yaptı..
Birçok yazar günlerce yorum yaptı, halkı bilgilendirmeye çalıştı..
Antalya gündemi bu dev AVM konusunda çalkalanırken, Antalya halkının (genelde) böyle bir konudan “bihaber olması” sizlere normal geliyor mu?
Bir kent halkının, kentin önemli bir konusuna bu kadar duyarsız olması, ilgisiz kalması olacak şey mi?

Aslında, bu dev AVM ile iyice belirgenleşen “duyarsızlık-ilgisizlik” Antalya halkı için ilk değil..
4.5 yıldır adeta “hizmetsiz” kalan Antalya için, insanlar çıkıp da kenti yönetenlere, “siz ne yapıyorsunuz” diye sordu mu acaba?
Bedava elektirk, bedava su, ev kadınına maaş, sigortalı iş, piyasaya hareket vaad edip de bunları unutanlara, “heyy nerdesiniz, verdiğiniz sözlere ne oldu” diyen oldu mu acaba?
Hiç sanmıyorum..
Eğer çıkıp bu sorularla yöneticileri sıkıştıran olsaydı, hesap soran olsaydı, kenti için duyarlı olan Antalyalılar olsaydı, bundan bizim mutlaka haberemiz olurdu..
Ve böyle bir yazı yazma gereği de duymazdım..

Millet olarak okuma özürlü olduğumuzu biliyorum..
Bu nedenle..
Gazete okuyup da, çevresinde neler olup bittiğini anlayacak çok kişi olmadığını da biliyorum..
Yıllarca söyledik, yazdık, anlattık..
Bir kentte yaşayanlar, kentlerinde olan-bitene karşı “bihaber” ise..
O kent halkının ne yöneticilerden ne de alamadıkları hizmetten yana, hatta “aldıklarını sandıkları ayıplı hizmet”ten yana dahi şikayet etmeye hiç hakları olamaz..
Bir kent halkının, yaşadığı kentin sorunlarından “bihaber” olması başlıbaşına bir “ayıp”tır zaten..

Peki..
Bir kent halkı, kentte olan-bitenden ve kentin sorunlarından nasıl haberdar olacak?
Bunun bir tek yolu var..
O da, “bir yerel gazete okumak”..
Gidip-geldikçe görüyoruz, çoğu kişi de yabancı filmlerde veya yabancı dizilerde görüyor..
Adamlar-madamlar otobüste-metroda, yemekte-parkta sürekli “gazete” okuyorlar..
Sonra ne oluyor?
Yolsuzluk-arsızlık yapan bir yönetici, gazeteye haber olur olmaz anında istifasını verip gitmek ve hesap vermek zorunda kalıyor..
Bir yerel yönetici, “halkın tepkisinden korktuğu için” kentine gereken hizmeti verebilmek için adeta çırpınıyor..
Bir “yerel gazete okumak” işte bu kadar önemli..

Biliyorum..
Bu yazdıklarımı bile çoğu kişi okumayacak, görmeyecek ve duymayacak..
Okuyanlar da omuz silkip geçecek..
Ve..
Antalya yine rantçı yöneticilere kalacak, “hizmetsiz kalmaya” devam edecek..
Umarım bu “eleştiri” bir “kelebek etkisi” yapar..
Yoksa, kentinden “bihaber” halkla şikayet ede ede yaşayıp gideriz..
Karar sizin..