Ülkemizde hiç aşamadığımız, aşama da kaydedemediğimiz bir hastalığımız var..

Hemen herkes, “kendi işinin dışında her konuda uzman”..

Ve maalesef “kronik” bir hastalık hali almış bu..

HEPSİ BİRER UZMAN(!)

Kimi Cumhurbaşkanı, kimi Başbakan, kimi de bir Bakan ya da belediye başkanı..

Ülkeyi yönetiyor, terörü bitiriyor, ekonomiyi 6 ayda düzlüğe bile çıkarıyor..

Kentin bütün yollarını öyle bir asfaltlıyor ki, bir daha ne su, ne telefon, ne de elektrik için falan kazdırmıyor..

Futbolu bilmeyenimiz yok..

Başkan futbolcu seçmeyi, teknik direktör kadro yapmayı, futbolcular oynamayı beceremiyor..

Sadece onlar biliyor..

Halkımızın büyük bir çoğunluğu da “gazeteci” mübarek..

Gazetecilik tahsil edip, onlarca yılını bu işin içinde geçirmiş kişiler bu mesleği bilmiyor..

Ama, hasbelkader bir-iki gazeteye göz gezdiren, biri-iki köşe yazısı okuyan ya da ara-sıra ucundan bu işe bulaşan hemen herkes “gazeteci”..

Hatta içlerinde bazıları var ki, dostlar başına..

“Hoşuna gitmeyen” yazılar yazan bir gazeteciyi “gazeteci” saymıyor ve “gazeteciliğin alanı daraltılmalı” gibi önemli bir uzman(!) görüşü bile yumurtlayabiliyor..

Cumhurbaşkanı, Başbakan ya da Bakan ve belediye başkanları, “kendilerini adam yerine koymayanlara” cevabı, yine kendileri versin..

Ben, kendi uzmanlık ve iştigal alanımla ilgili bazı ayrıntılara dokunacağım biraz..

Belki bundan utanan-sıkılan ya da (olmaz ama) ders çıkaran falan olur..

BİZİM MESLEKTE DE ÇOK

Evet..

Bu tür insanlar, yani “kendini bilmeyen, ama her işi bilen kişiler” arasında –maalesef- gazeteci meslektaşlarım da var..

Hem de çok var..

Örneğin;

Biri; 100. Yıl alanına yapılan Antalya Arena Stadyumu için hala “gereksizdi” diyebiliyor..

“Stadyumun kent içinde olması şart mıymış, şehir dışına yapılabilirmiş, şehir dışına yapılması için görüş bildirenler niye hain diye anılıyor”muş” şeklinde yazılar yazabiliyor..

O stadyumun yeri için, “başka yer düşünmeyin, en ideal yer burası” diye görüş bildiren UEFA ve TFF gibi “futbolun uzman kuruluşları” da kimmiş, mutlaka başka hesapları falan varmış..

UEFA ve TFF (Türkiye Futbol Federasyonu) stadyumun yeri konusunda uzman değil, ama, belki de hayatında futbol maçına gitmemiş bu gazeteci arkadaşım uzman..

Ve maalesef, bu adama inananlar var..

BAZILARI TAM ALLAH’LIK

Şimdi örnek vereceğim türde gazeteci(!)nin haddi hesabı yok..

Biraz genelleme yaparak anlatmaya çalışayım..

Çoğu, en basit dilbilgisi kuralı olan ve “dahi” anlamına gelen “de-da”ları bile ayırmayı bilmiyor..

Çoğu eleştiri nedir, kötüleme nedir farkında bile değil..

Bazıları ise tam Allah’lık..

Bilmediği bir konuda “şu yanlış, doğrusunu yapın” diyor, ama “doğrusu nedir” onu bilmiyor..

Ve buna rağmen “doğru” bir şey yaptığını zannediyor..

Sorsanız, bu ülkeyi de kenti de yöneten kişilerden daha iyi yönetir..

HERKES KENDİ İŞİNİ YAPSIN

Özetle..

Ne yazık ki, biz Türk halkı bu “her şeyi biliyormuş” havasından vazgeçemiyoruz..

Oysa aslolan;

1- “Herkesin kendi işini yapması”dır..

2- “Kendi işini iyi yapmayı bırakıp, başkalarının işine burnunu sokmaması”dır..

3- “İyi bilmediği bir konuda ahkam kesmemesi”dir..

Kendi işini iyi yapmayacaksın, işini yapanları da beğenmeyip çamur atacaksın, buna da “demokratik hak” diye bakacaksın, ardından “iyi şeyler” bekleyeceksin, öyle mi?

Yapmayın..

Önce “kendi işinizi” yapın”..

Herkes kendi işini iyi yaparsa, “doğal olarak her şey iyi gider” zaten..

Haksız mıyım?