Memur olabilmek günümüzde bir çok genç insanın hayali, geçmişte de böyleydi. Memur olunca, hayatın bir çok anlamda garanti altına alındığı düşünülür. Peki gerçekten böylemidir?
Kuşkusuz memur olmak, bir çok açıdan geçmişte de iyiydi, günümüzde de böyledir. Ancak çok önemli bir nokta her zaman atlanır. Ancak insanın başına gelince “Bu böylemiydi?” denilir. O nokta, memurun imza sorumluluğudur. O öyle büyük bir sorumlulukturki, hiçbir suçu ve günahı olmasa bile, sadece o imza nedeniyle memurların gün gelip, aylarca, kimi zaman yıllarca cezaevine konulmasına bile neden olabilir. Gün gelip, işini ve tüm geleceğini kaybetmesine neden olabilir.
Bir insanın hiçbir suçu ve günahı olmadan, attığı imza nedeniyle hapis yatmasının mümkün olmadığını dediğinizi duyar gibiyim. “Attığı imzada bir yanlışlık olmalıki, başı belaya girmiş olsun. Yanlışlık yoksa, neden sıkıntı yaşasınki. Yada yarın başına bela açacağını bildiği imzayı atmasınki, sonrasında sıkıntı yaşamasın” dediğinizi duyar gibiyim.
Meselelelere böyle bakınca haklısınız. Memur, sorumluluğunu bilip, önüne gelen her evrakı imzalamasın. Böylece başı da belaya girmesin.
Ancak meseleye bugün benim yazmaya çalıştığım açılardan bakarsak, durum çok farklı hale gelir.
Birlikte düşünelim şimdi. Memur, önüne gelen bazı evrakları imzalamazsa, o gün için mutlaka gerçekleşmesi gereken işler olmaz. Mesela; Bir belediye düşünün. Öyle zamanlar gelirki, çöp toplaması imkansız olur, öyle zamanlar gelirki, belediyeye kalem alması imkansız olur, öyle zamanlar gelirki, en basit hizmetler bile yapılamaz hale gelir.
Bu meselenin bir açısı. Bir de memur için şöyle bir risk vardır. Amiri emreder, bir işin mutlaka yapılması gerektiğini söyler. Yapmazsa, işini bir başka açıdan kaybetmeye kadar gidebilir. O memur da bakarki, istenilen iş de toplumun faydasına, kamunun yararınadır. Yani yapılmasında sakınca olmadığı gibi, amirinin de emri vardır. Basar imzayı. Kendine göre, yanlış yapmamıştır. Ancak gün gelir kanunlar ona, “Gel bakalım kardeşim. Sen bu imzayı neden attın?” der. Anlatır benim garibim. “Amirim emretti” der. Cevap, “İmza senin kardeşim”dir. “Toplum için yapılmalıydı” der. Cevap, “Kanun öyle demiyor”dur.
Ülkemizde çok sık rastlanılan bununla bağlantılı bir gerçek daha vardır. Belediyeden örnek verdik, devam edelim. Belediyeleri Sayıştay denetler. Zaman zaman da belediyecilere eğitim verilir. Orada bir Sayıştay denetçisinin gösterdiği yolun, gün gelip kanun karşısında aslında yanlış bir yol olduğu söylenir. Gülmeyin, şaka yapmıyorum. Bu böyledir. Bunun acısını yaşamış yüzlerce belediyeci vardır.
Bugün bu konuyu neden yazdım?
Dün bir dostum anlattı. Kızını büyük bir mutlulukla bir belediyeye memur olarak yerleştirmişler. Birde imza sorumluluğu vermişler. Sevgili kızımız, son derece doğal imzaları atıp, durmuş. Taaki bir gün o belediye bir meseleden davalık olana kadar. O davanın sanıklarından bir tanesi, hayat da haram ile, çıkar ile, menfaat ile işi olmayacak genç kızımız. Dinleyince hayret ettim, duyunca şok oldum. Ama Türkiye işte böyle.
Memur olmak mı?
İki kez düşünmek lazım.
İşin ucunca imza atmak varsa, bence beş kez düşünmek lazım.
İyi niyet mi?
Kanun öyle demiyorki!..
Trend Haberler

Antalya’da EDS'lerin devreye gireceği tarih belli oldu

Manavgat Şelalesi’nde şaşırtan görüntü!

Antalya çalkalanıyor... Bu nasıl bir malvarlığı?

Antalyaspor’dan flaş hamle: Mathew Ryan’a resmi teklif

Ataberk Dadakdeniz bu kez Ankara yolcusu

Lüks yaşam, rüşvet, uyuşturucu: Gökhan Böcek soruşturmasında şok tapeler