Geçtiğimiz günlerde Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın’ın en yakınındaki isimleri “satışları”nı yazmış, “örneği çok” demiştim.
Bakın size bugün o örneklerden birini yazayım.
37 yıllık bir CHP’linin isyanını anlatayım.
İsmi Yakup Ocak..
Dün yaptığı açıklamalar gazete manşetlerindeydi. Önce ne dediğine bakalım. Ocak; “İnsan ne için yaşar? Tabi ki HAYSİYETİ, ŞEREFİ, ONURU VE İTİBARI için yaşar. 37 yıllık CHP’li olarak verdiğim tüm emeklerimi partiye ve partililere HELAL ediyorum. Üzerinde manevi hakkım olanlara da bu hakkımı HARAM ediyorum. Birisi var ki hala koltuğunda oturan ve koltukta son günlerini yaşayan. O da Mustafa Akaydın’dır. Onun için “Kral çıplak” demiştim.
Akaydın yolsuzluk ile ilgili ifade verdiği Adliye binası önünde “Bende mangal gibi yürek var” demişti. Ben de babama sordum. “Baba bende nasıl bir yürek var” diye sordum. Babam da “Oğlum sendeki yürek paşa mangalı gibidir” dedi. Bakırdan yapılmış işlemeler el emeğidir. Ateşin etrafında insanlar ısınır. Üzerinde kahveler pişirilir ve içilir. Güzel dostluklar kurulur. İşte benim mangalım budur. Akaydın seninki ise paslı tenekedir. Et pişirilir üzerinde ve şamata yapılır. Etrafında entrika çevrilir. SANA HAKKIMI HARAM ETMEYE BİLE DEĞMEZSİN” diyordu.
37 yıllık bir CHP’li bu sözlerle dört buçuk yıldır yaşadıklarını özetliyordu. Bu seçimde de desteğini Ak Parti’ye vereceğini ifade ediyordu. Partililerinden helallik isteyerek.
Kimdir Yakup Ocak? Mesele neydi?
29 Mart 2009 yerel seçimlerinde Akaydın başkan seçildikten sonra Ocak’ı Belediye şirketi Ekdağ’ın Genel Müdürlüğü’ne getirir. Kısa bir süre sonra da bugün CHP Antalya Milletvekili olan Yıldıray Sapan, Yakup Ocak, bir meclis üyesinin isminin karıştığı “Ekdağ’da rüşvet skandalı” patlar.
Hatırladınız değil mi?
Hoca efendi daha koltuğa oturur oturmaz ilk skandal patlamıştı. İki isim vardı ki bu konu ile ilgili atılan her adımdan haberi olan, anında kenara çekilmiş, kaçmış, zamanla hiçbir günahları olmadığı ortaya çıkan insanları bu skandalın altında bırakıvermişti. Bu isimlerden biri Mustafa Akaydın’ın ta kendisiydi. İnsanların şerefi, haysiyeti, onuru ile oynamayı “çelik çomak oynamak”tan öte görmeyen Akaydın, bir bürokratını satıvermişti. Tıpkı geçtiğimiz günlerde yazdığım diğer satışlarda olduğu gibi.
Zaman geçti ve Yakup Ocak yargı huzurundan “Ak ve Pak” olarak çıktı. Ancak son derece doğal bir tepki olarak bu satışı dört buçuk yıldır unutamadı. Nasıl unutsun ki? Sözkonusu olan Akaydın için “Entrika, satış” olsa da, bu insan için onur, şeref, haysiyet meselesiydi.
Daha önce de yazmıştık. Yakup Ocak yargı önünde aklandı. Hiçbir günahı olmadığı zaman içerisinde ortaya çıktı. Tıpkı Akaydın’ın başına çorap örmeye çalıştığı bir çok insan gibi..
Peki ya kendisi ne olacak?
Takip etmeye devam edin.
Önümüzdeki günlerde bu dönemin tüm pislikleri gözler önüne serilecek. Bakalım o saatten sonra kimleri satmaya çalışacak?