Son zamanlarda beni en çok öfkelendiren şeyin nezaketsizlik ve ilgisizlik olduğunu anlamaya başladım. Bunu farketmiş olsam da engel olmak çok güç. Ne zaman nezaketsizlikle karşılaşsam beynimin savunma mekanizması tepki veriyor, kabalığın ve ilgisizliğin varlığını reddediyor. Buna engel olmak gerçekten çok zor. Yolda yürürken bile arabadan dışarıya çöp atan birisini gördüğümde öfkelenmekten kendimi alıkoyamıyorum. Bu hassasiyetim sebebiyle artık haberleri takip etmiyorum. Dünyada olup bitenlerle ilgilenirsem gerçekten mutlu olmak çok zor olabilir benim için. Tüm bunlara rağmen bir psikolog olarak hala insanlara güveniyorum ve şiddetin karşılanmamış bir ihtiyacın trajik dışa vurumu olduğunu aklımdan çıkarmamaya çalışıyorum. Bu şekilde düşünmeye başladığımdan beri öfkemi şefkate çevirdiğimi farkettim ve hayattan daha çok zevk alıp daha umutlu olmaya başladım. Çocuğuna şiddet gösteren bir ebeveyn gördüğümde öfkeden daha çok acıma duygusu hissediyorum.
     Yukarıda bahsettiğim gibi öfkemi şefkate çevirmeye başladığımda çevremdeki insanların da düşüncelerine katkıda bulunduğumu farkettim. Verdiğim seminerlerde trafikte öfke kontrolünü anlatırken sosyal hayatlarında da kullanabilecekleri bu düşünce kalıbını aşılamaya çalışıyorum. Aldığım dönütlerde özellikle aile hayatlarında bunu kullanmaya başladıklarını ve daha az çatışma yaşadıklarını belirtiyorlar.
     Şiddetsiz iletişimin en önemli unsuru “karşı tarafı duyma isteği”dir. Bir çatışma durumu savaştan çok çözüm odaklı yaşanıyorsa öncelikle karşı tarafı duymaya istekli bir taraf olmak zorundadır. Empati duymayı istemeyle başlar. Karşı tarafı beklemeden dinlemeye önce siz gönüllü olmalısınız. Karşı taraf size karşı nazik bir tutum içerisinde olmasa da ihtiyaçlarını anlamanızda faydalı olacaktır. Ancak duygusal beslenmeyi geliştirmek karşılıklı istek ve çabaya dayanır. İşte bu, ilişkide güvende hissetmenize ya da hissetmemenize neden olur. İlişkideki taraflar empatiyi kullandıkça bilinçli olarak güven ve sağlamlılık ve umudu ortaya çıkarır ve sürdürürler. İlk adımı atan siz olun, dinleyin.  Sevgiler…