Şu sıralar Türkiye’de sıkça iç savaş çıkacağı dillendiriliyor.
Tarihte birçok kez şahit olduğumuz Türk-Kürt düşmanlığının alevlendirildiğini görüyoruz.
Yani bu tehlikeli oyun ne ilk ne de sondur.
Ancak ben böyle bir ihtimalin olmadığını düşünüyorum.
Nedeni basit.
Klasik bir söz, ancak et ve tırnak gibiyiz.
Neredeyse her Türk’ün evinde bir Kürt, her Kürt’ün evinde de bir Türk gelin var.
Yine Türk ve Kürt birlikte bu ülkede askere gidiyor, yine birlikte vergi ödüyor. Birlikte seviniyor, birlikte üzülüyor. Birlikte savaşıp koyun koyuna şehit oldular, oluyorlar. Özetle birinin diğerinden üstün tarafı yok. Hepsi bir elin parmakları gibidir. Dolayısıyla her seferinde olduğu gibi yine bu kardeşliği bozmak isteyenler başarılı olamayacaktır.
Yukarıda ifade ettiğim gibi bu beklenti içinde olanlar vardır elbette. Hatta buna zemin hazırlamak için çalışan da vardır. Bize düşen görev ise aklıselim düşünüp öyle hareket etmek. Kardeşliğimizin devam etmesini sağlamak. En önemli zaaflarımız olan din, dil, ırk, mezhep, vatan, bayrak ve namus kavramları üzerinden oyuna gelmemek.
Bu nasıl bir nefret!
Türkiye günlerdir şehit düşen kardeşi Yüzbaşı Ali Alkan’ın cenaze töreninde isyan eden Yarbay Mehmet Alkan’ı konuşuyor. Türkiye adeta bu olay için ikiye bölündü. Alkan’cılar ve Alkan karşıtı diye. Alkan, Hükümeti eleştirdi diye bütün muhalefet tarafından sahiplenildi. Kendisini iktidara yakın gören kimi kişiler de adeta Alkan’ı vatan haini ilan etti. Geçmişine inildi, bir hatası var mı diye arayışlara girildi. Kimisi ‘Alevi’ deyip adeta dışladı. Tüm bunları büyük bir şaşkınlıkla izliyorum, anlam veremiyorum. Bize ne oldu, nereye gidiyoruz? Neden her şeye siyasi olarak yaklaşıyoruz? Bu ağabeyin acısını anlamak bu kadar mı zor? Bize yakışan acıyı paylaşmak değil mi? Acılar paylaştıkça azalmıyor muydu?İki tarafa da sesleniyorum. Lütfen ölümler üzerinden nemalanmayı bırakalım. Bırakalım ki insan olduğumuz gerçeği ortaya çıksın.