Türk futbolunda Anadolu, İstanbul kavramı futbolcular başta olmak üzere, tribünleri dolduran taraftarın da aklından çıkmadığı sürece bu anlayış ve bakış inatla devam edecektir. Yıkılması da zordur.

Anadolu kulüplerinde futbol oynayan ve Süper Lig’de mücadele veren bir futbolcunun, çocukken tuttuğu ve tezahüratını yaptığı takımı unutması ne mümkün. Ancak ne var ki futbolcular, profesyonel anlayışta mücadele verdikleri için sahada dişe diş, kıran kırana, ekmeğinin hakkını verebilmek için koşar, koşar, koşar…

Hak etmişse parasını alır.

Ancak bir gerçek vardır ki ne zaman bu futbolcular çocukken tuttukları ve bayrağını salladıkları takımlardan vazgeçer, işte o zaman Anadolu takımları da İstanbul gücüne ulaşır.

Bu anlayış beyinlerde yitip gitmediği sürece, o tutulan takımlar akıllardan çıkarılmadığı sürece, Anadolu kulüplerinin başarılı olma şansı yoktur.

Bu Antalyaspor’da oynayan futbolcular için de geçerlidir. Herkesin hedefi, rüyasını gördüğü, çocukken peşinden koştuğu, maçını izlediği o üç büyüklerde forma giymek. Ne var ki Antalyaspor’da forma giymek aslında üç büyüklerde bulunmaktan daha büyük bir mutluluktur, daha da anlamlıdır. Bunu biz hissedebiliyorken futbolcuların bizim hislerimizi yaşayamamasına bu konunun etken olduğunu iddia ediyorum.

Para var, su var, çorba var, otobüs var, tesis var, yatacak yerin, cebinde paran var…

Ee neyi istiyorsun?

Üç büyükleri mi?