Evlat sevgisinin sözlükte bir tarifi var mı bilmiyorum ama olsa da bu sevgiyi tam olarak anlatmaya yetmez…

Anlatılmaz yaşanır çünkü…

Allah’ın bizlere en güzel hediyesi ve de kuvvetli terbiyecisi evlatlar…

Aşkın, sevginin, merhametin, hoşgörünün, acının ve sabrın sınavı…

Vazgeçilemez ve neredeyse paylaşılamaz bir tutku, bir bağımlılık…

Yaşamın keşmekeşi içinde sığınılacak bir limandır evlat…

Bebekliğinde gece sabahlara kadar onunla ağlar, onunla gülersin. Uykusuzluktan gözlerin şiştiğinde onun minicik bir tebessümüyle her şeyi unutur, o an dünyaya yeniden gelmiş gibi hissedersin. Evladı görünce sorunlardan kararan kalbinde bir ışık yanar adeta…

Mutlu olursun…

Defalarca aynı şeyi sorar, sabırla cevaplarsın. Düştüğünde, bir yerinde ufak bir çizik olduğunda senin yüreğinde kan deryaları akar. Hastalandığında kaybetmek korkusuyla gözünü kırpamazsın. Hayatının merkezinde hep onlar vardır. Tüm hayatını onlara göre dizayn edersin…

 

Büyüyüp birer yetişkin olduklarında dahi her gece koynuna alıp uyumak istersin…

Başını okşamak, sıcak nefesini hissetmek bambaşka bir mutluluk verir insana…

Kaç yaşında olursa olsun, o senin küçük bebeğindir çünkü…

Hele uzaktaysa yavrun, her gün bir çimdik et koparırlar vücudundan sanki…

Bu öyle bir aşktır ki, ne ana-baba, ne sevgili aşkına benzer. Yakar kor eder insanı…

Bir gün bir bakımevine bırakacak olsalar bile hiç hayıflanmazsın,..

Kırılırsın belki ama küsmezsin, küsemezsin…

Çünkü evladını karşılıksız seversin…

Evlat sevgisinde ayrım olmaz. Her anne baba oğlunu da kızını da eşit sever…

Ne fazla ne eksik. Ancak kız evladın yeri bir başkadır…

‘Oğlanlar evlenene, kızlar ölene kadar evlatlık yapar’ derler Anadolu’da…

Kız evladı olanlar bilir ve hak verir bu söze. Toplumumuzda genellikle ‘erkek evlat’ özentisi olsa da kız evlat daha bir hakikatlidir. Hayatlarının ilk dönemlerinden itibaren anne ve baba ile farklı bir diyalogları vardır onların. Anne, önlerinde rol model olarak bazen kıskanılan bazen de özenilen kişidir. Baba ise ‘ilk aşkı, ilk sevgilisi’ ve herkesten kıskandıkları, eve gelmesini dört gözle bekledikleri kahramanlarıdır…

Kız evlat hayatının hiçbir döneminde anne-babayı ötelemez. Çalışıyor da olsa, uzaklara da gitmiş olsa eli de, gözü de anne ve babasının üzerindedir. Siz unutsanız dahi o sizin özel günlerinizi unutmaz. Sizi keyifsiz gördüğünde hemdert olmaya çalışan da genellikle kız çocuklarıdır. Anneye yoldaş, babaya sırdaş olanlar da…

Erkek evladın anneyle olan ilişkisinin muadilidir babayla-kız arasındaki ilişki…

 

Şimdi diyeceksiniz ki, nerden çıktı bu muhabbet?..

Geçenlerde bir televizyonda gözüme ilişti; Şu yüzyılda hala birileri ‘kaç çocuğun var’ sorusuna sadece erkek çocuklarını sayarak cevap veriyor. Toplumumuzda “Kızını kes, kazını kesme”, “Kızını dövmeyen dizini döver” gibi bana göre saçma sapan, absürt atasözlerinin bugün bile geçerliliğini sürdürdüğünü görmek gerçekten çok üzücü. Siyasette, sosyal yaşamda, iş hayatında fazlasıyla haksızlığa uğrayan ‘kız evlatlar’a bir de bu gözle bakılsın istedim. İşte muhabbet buradan çıktı…

 

Kalın sağlıcakla…