Merhaba..
Ben Gülsen Yavuz. Bundan böyle haftanın bir günü Akdeniz Manşet’te bu köşeden sanata dair yazılarımla sizlerle buluşacağım.
“Sanatın ne olduğuna dair kesin bir tanımlama yoktur. Sanatın ne olduğu konusu çağlara, toplumlara, üzerinde durulan sanat alanına göre bazı değişiklikler göstermektedir. Sanat, insani bir faaliyettir ve insanı etkileyen her şey sanatı da etkilemektedir. Bir biçim yaratma eylemi olarak sanat, insanların barınak, besin gibi temel ihtiyaçlarından pek de geride kalmayan bir duyarlılık ve kültür ürünüdür. Fakat hiçbir zaman toplumla birey arasındaki derin ilişkiyi gözden kaçırmadan. Ortak yaşama programlarının özgür ve kişisel eğilimlerini yontan, insanı tekdüze standartlaştıran katılığı karşısında sanat, insanın kişisel özgürlüğü gerçekleştirme çabasıyla birleşep bir anlam kazanır.” Basit bir yorumla aktarmak gerekirse, sanat; Sıkıntı sürecinde olğunlaşan, düşünceyle yoğunlaşan, emekle hazırlanan ve en iyiyi vermeyi amaçlayan faaliyettir.
Yaşama etkin olarak katılmak, üretmenin baş koşuludur. Özgür ve doğurgan bir kişiliğe sahip olan sanatçı, toplumsal yaşama insan yanıyla katılırsa yaşadığı gerçek, ister istemez söz söyleyişini de etkiler. Sanatçı aynı zaman da beceri sahibi olan kişidir. Sanat hayatın içindedir. Bu yüzdendir ki, sanatçının ortaya çıkardıgı, beceriyle sanat, yaşamda yerini bulur. Yaşarken sanatçı olursak yaptıklarımızda ıssız çöllerden, kuru dereleri basmış sellerden, çılğın sevişmelerden de söz etsek, yaşamamız içten içe bir titreşimle o çölü ,o dereyi, o sevişmeyi insan sesleriyle doldurur.
Alışkanlıklarımızı ve önyargılarımızı bırakıp anlamaya çalışırsak sanatın içine ancak girebiliriz. Yeryüzünü bir de farklı alğılayanın bakış açısıyla, gözleriyle, ruhuyla görebilmek; bu noktada önyargılarımız yıkılmaya başlayacaktır. Sanatın dünyasında her şey bilineni, bilinmeyeni, bakılıp da görülmeyen güzelliği ortaya koyma çabasıdır..
Sınırsızca kendini ifade etme, özgürce gerçekleştirme isteği, yaratıcı süreci insanlara açmak, toplumsal ve ruhsal yaşamı zenginleştirmek; işte sanatın rolü.
Biçimsel yaratışların doyumsuz özgürlüğü, bireysellik değil, gündelik hayatın getirdiği zorluklardan ayrılmadan uyarıcı, aydınlatıcı, kişiliği geliştirmektir. İnsanlara gerçekleri, insanın insanlığa lâyık olması kararlılığını da geliştirir.
Sanat sanatçının duruşudur. Kişinin kendinde biriktirmiş olduğu değerleri başkalarına ulaştırmasıdır. Başka bir tanıma göre ise; Bilgi üretme, aktarma ve anlamlandırma sürecidir. Nietzsche, “Hiç bir sanat gerçeği çekemez” der. Bu zorbalıklar, umutsuzluklar ve sevgisizlikler içindeki dünyaya katlanamayan sanatçı bu düzeni sevecek kadar bozuk değildir.
Sanat kişisel oyalanma ya da eğlence aracı değildir. Çok sayıda insana seslenebildiği, ortak acılar ve sevinçlerle, insan olma çabamızla birleştiği müddetçe bir anlam kazanır. Burada sanat, sanatçıyı zorlar. Onu en gündelik, en evrensel gerçeğe bağlar. Yargılamalarla değil anlamaya çalıştığı sürece evrensel olabilir.
Güzelliklerin sürgün edildiği dünyamızda daha fazla güzelliklerin sürgün edilmesine izin vermemelidir sanatçılar. Sanatçı, içinde bulunduğu veya temsil ettiği halka karşı sorumluluk duygusu taşır. Daha geniş anlamda ise sanatçı tüm insanlığa karşı sorumluluk taşır. Bu sorumluluk ona gerçeği görebilmenin, gerçeği ifade etmek görevini de yükler.
Sanatçı toplumsal sorumluluğu gereği gerçekleri hiçe sayamaz. Sanatın evrenselliği onun iletmek istedikleriyle harmanlanıp geleceğe ışık tutar.
Gülsen YAVUZ
[email protected]