“Hızır Paşa bizi berdar etmeden/ Açılın kapılar şaha gidelim/Siyaset günleri gelip çatmadan/ Açılın kapılar şaha gidelim”. Ne güzel bir şiir, ne içli bir ağıttır. Devamı da vardır ve şöyledir; “Çıkarım bakarım kale başına/Mümin müslümanlar gider işine/Bir ben mi düşmüşüm can telaşına/ Açılın kapılar şaha gidelim”.

Haykıran Pir Sultan Abdal nam ünlü halk ozanımızdır, Sivas’ta bir zindana atılmış, idamını beklemektedir. Bu şiirdeki “siyaset” kelimesi, bu günkü anlamında değildir, o günlerde doğrudan “idam” yahut “infaz” anlamında kullanılıyordu. O çağda demek ki siyaset eşittir idam anlamındadır. Peki ne zamana kadar? Taa 20. Yüzyılın sonlarına kadar! Nice Osmanlı Paşası, nice isyancı, nice eşkıya  “siyasete” maruz kaldı çağlar içinde. Ve tabi Adnan Menderes’i, Deniz Gezmiş’i ve 80’lerin başlarında idam edilen devrimci ve ülkücü gençleri de “siyasete maruz kalanlar” kervanına dahil etmek durumundayız.

Çok şükür ki yaşadığımız bu zamanlarda siyaset “idam” sözcüğüne karşılık gelmiyor artık, zira idam cezası çoktan kalktı. Şimdi özgürce seçimler yapılıyor, siyasi partiler ve adaylar ortaya çıkıyor ve millet kime destek verirse, o kişi seçimi kazanıyor. Kaybeden de sonuca ve milletin rızasına saygı duyarak makamını kazanana devrediyor. Yani tam da olması gerektiği gibi. İmdiii, bunca lakırdıdan sonra, gelelim mevzunun esasına. Madem ki “siyaset günleri gelip çattı” dedik, olup biteni kısaca özetleyelim. Malum, MHP lideri Devlet Bahçeli, hep yaptığı gibi yine sahneye çıktı ve erken seçim bombasını patlattı. Bilindiği gibi tarihi önemdeki her seçimin ilanı Devlet Bey tarafından yapılıyor, bu bir kural haline geldi. Bir de bu süreçte Abdullah Gül meselesini tartıştık bir süre. Efendim, kesin olan şudur ki, CHP Genel Başkanı K. Kılıçdaroğlu’nun başından beri kafasında tek isim vardı; Abdullah Gül.  Tayyip Erdoğan muhalifi bütün kesimlerin tek adayı olarak Abdullah Gül’ü çıkartmak istiyordu. HDP kurmaylarından bu konuda olumlu mesaj da aldı. Ama Meral Akşener ve CHP engeline takıldı! Bu iki barikatı aşamayacağını anlayınca da, panik halinde aday aramaya başladı. Parti’yi yönetmeye layık görmediği Muharrem İnce’yi, büyük bir coşkuyla ve “gel bakalım Muharrem İnce” şeklinde tuhaf bir ifadeyle cumhurbaşkanı adayı gösterdi. Kanaatim odur ki muhalif çevrelerin elindeki etkili ve gerçekçi tek proje Abdullah Gül projesiydi, ama olmadı. CHP örgütleri 24 Haziran akşamı Tayyip Erdoğan’ı balkonda izlerken muhtemelen en çok bu süreci hatırlayacaklar. Yalnız bu yeni seçim sistemi %10 barajını da anlamsız ve gereksiz hale soktu. İttifak modelinin doğal sonucu olarak çok küçük partiler bile meclise girebilecekler artık.  Örneğin 50 milyon seçmenin adını bile duymadığı Demokrat Parti, belki de bu sistemde üç-beş vekille temsil edilebilecek. Bu da yeni sistemin getirdiği bir başka yenilik. Hülasa, değil mi ki siyaset günleri gelip çattı, daha çok konuşacağız bu mevzuları, şimdilik kalın sağlıcakla....