Şu CHP’deki gelişmeler ve olan-bitenleri “ibretle” izliyorum..

Seçim yenilgisini bile “büyük başarı” diye tanımlayan bir Genel Başkan..

CHP İl Başkanı’nı “rüşveti açıkla” diye suçlayan CHP’li bir milletvekili..

Seçim kaybeden CHP’li bir başkan için “kibir kaybettirdi” diyen bir başka CHP milletvekili..

Eski de olsa, Genel Başkanı’nı “kızdırmasın daha da cıplatırım” diye tehdit eden bir belediye başkanı..

Yıllarca “Türkiye’ye zarar veriyor” diyerek yerin dibine soktuğu bir “Çıkar Grubu” ile yapılan ittifak..

Adı “halk” olan, ama “halkçılık”la hiçbir ilgisi bulunmayan bir parti..

Son 5 yılda CHP’nin bütün bu yaşadıkları ve yaşattıkları, Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde yaşanmadı..

Şu son iki-üç günde olan bitene bakın şimdi..

Önce Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu..

Adam, 2014 yerel seçimlerinde halk CHP’ye okkalı bir “Osmanlı tokatı” attı, hiç oralı olmadı..

Ama..

“Halktan biri” kendisine iki yumruk attı diye neredeyse Türkiye’yi ayağa kaldırdı..

Böylece öğrendik ki..

“Kemal Kılıçdaroğlu, milyonlarca CHP’liden daha değerli”ymiş..

Şiddetin her türlüsüne karşıyım..

Kime yapılırsa yapılsın, lanet ederim..

Ama..

Eğer milyonlarca insanı, uyguladığım “yanlış muhalefet politikaları” ve “yanlış söylemler”le umutsuzluğa itersem..

Orhan Övet’e tepki göstermem, “hak etmiştim” der sineye çekerim..

Geçelim Antalya Büyükşehir eski Başkanı CHP’li Mustafa Akaydın’a..

Seçimi kaybetti, yüzünün şekli ve bakışları değişti..

Kızgınlık, kin ve nefretle bakıyor herkese..

Eskilerin bir “tarif”i vardır; “elime ne koydun ki yüzüne ne sıvayayım” derler..

Sen Antalya’ya ve Antalya’da yaşayanlara ne verdin ki Antalya seni yeniden Başkan seçsin?

Bu kente “hizmet” üreteceğine, yani “karınca” olacağına “cırcır böceği” oldun..

Yalan vaadlerle geldin-eğlendin-yedin-içtin veeeeee gittin..

Sonra da utanmadan tam 29 kere Seçim Kurulu’na “ben kaybetmedim” diye itiraz ettin, hepsi reddedildi..

Dün 30’uncu itirazı YSK’ya yaptın..

Eminim o da reddedilecek..

Bu durumlar için “hem kel hem fodul” diye bir başka deyişimiz vardır..

Hem hiçbir hizmet üretmedin, hem de hizmet üretmiş ama haksızlığa uğramış gibi duruma isyan ediyorsun..

Üstelik, görevini kötüye kullandığın iddiasıyla Ağır Ceza’da yargılandığın da cabası..

Böyle durumlarda insan biraz “hazımlı” olmalı..

Dün bir başka olay daha oldu..

Akaydın ve CHP İl Başkanı Devrim Kök’ün il binası önünde partililere hitap ettiği sırada arbede yaşandı..

Çünkü..

30 Mart Yerel Seçimleri değerlendiriliyordu..

Daha doğrusu, Akaydın da Kök de seçim yenilgisi için “bahane” üretiyorlardı..

Ve “başarısız olduk, çekiliyoruz” diyeceklerine, “seçimde hile yapıldı” anlamında cümleler kurarak kendilerini değil Ak Parti’yi suçluyorlardı..

Bazı CHP’liler buna kızıp tepki gösterdi..

Bu defa tepki gösterenlere bir başka grup tepki gösterdi..

Derken, arbede çıktı..

Bazı partililer olayın büyümesini engellemeye çalışarak, iki grubu sakinleştirdi..

Ve..

Tartışan iki grup daha sonra parti binasından uzaklaştırıldı..

Ardından Kök de Akaydın da “bahane” üretmeye devam ettiler..

Belli ki..

Hiç ders almamışlardı..

Üstelik..

CHP’li milletvekili Arif Bulut’un “rüşveti açıkla” çağrısının muhatabı Devrim Kök, bu konuda sessiz kalmayı yeğledi..

Bu tür “CHP manzaraları” bir kitap yapılsa, sanırım binlerce sayfayı bulur..

Diyeceğim o ki..

Bir “kitle” partisini, “kişisel çıkar” partisi haline getirmeye hiç kimsenin hakkı yok..

Başaramayan, yerini başaracak kişilere bırakmayı bilmelidir..

Bilmeyene de bildirilmelidir..