Akdeniz Manşet’te geçtiğimiz yıllarda köşe yazarlığı yapan bir dostumuz, Finike Devlet Hastanesi ile ilgili, vatandaşların gerek karşılaştığı konular, gerekse hastanenin içerisinde bulunduğu durum konusunda bir yazı yazmıştı.
Söz konusu yazıdan sonra hastanenin yetkililerinden birisi şahsımı telefon ile aramış, olayın abartıldığını ileri sürmüştü.
“Haklı olabilirsiniz ancak, arkadaş yaşadıklarını ve gördüklerini ele almış” cevabı verdiğimde, görevli doktor beni Finike’ye davet etmişti, gitmek bir türlü nasip olmadı.
Dün kendisini çok iyi tanıdığım, geçmişte bizim mesleği icra etmiş bayan bir arkadaşım Finike Devlet Hastanesi’nde başından geçenleri anlatınca kendisini hayretler içerisinde dinledim.
O her şeyden önce bir anne.
Geride bıraktığımız Pazar günü gecesi çocuğu 40 dereceye varan şekilde ateşlenir. Fitil koyup, duş aldırarak ateşi düşürmeye çalışsa da, bir türlü başaramaz.
Ve doğal olarak soluğu apar topar hastanenin acil servisinde alır.
Talihsiz bebeğe acilde ilk müdahale yapılıp, uzman doktor çağrılır. Doktor çocuğun yatışını yaptırır, serum taktırılıp, ateşin düşmesi beklenir.
Öğleye kadar çocuk biraz olsun rahatlamıştır ancak, öğleden sonra ateş tekrar yükselmeye başlar. Anne telaşlı, çocuk avazı çıktığı kadar ağlamaklı.
Anne hemşireye giderek yardımcı olmasını ister. Hemşire yapacak bir şeylerinin olmadığını, ateşin düşmesini bekleyeceklerini söyler ve yerinden kalkıp, çocuğun yanına bile gelmez.
Ateşten resmen yanan küçük çocuğa tüm girişimlere rağmen her hangi bir müdahale yapılmaz.
Bu gelişmelere bizzat şahit olan diğer hasta yakınlarının yardımıyla boş bir özel odaya çocuk götürülür. Ateşi düşmesi için duş aldırılır.
Ardından çaresiz anne eşi ve yakınlarını çağırır. Eşi hastaneye geldiğinde resmen sinir krizleri geçiren çocuğun annesi avazı çıktığı kadar bağırır.
“Madem ki burada her hangi bir müdahale yapılmayacaktı, beni ne diye getirdiniz. Çocuğumun ölmesini mi bekleyeceğim. Götür bizi buradan” diye eşine yalvarır.
Doktor gelir.
“Neden olay yaratmaya çalışıyorsun ki. Gereken ne ise yapıldı. Beklemekten başka elden bir şey gelmez” diye söylenir, annenin sinirleri daha da gerilir.
“Bir serum ve içerisine bir de antibiyotikle mi çocuğumun ateşini düşüreceksiniz” karşılığını verir, “Fitili falan da sen koyacaksın” der doktor.
Bu arada tüm bu gelişmeler sırasında güvenlik de çağrılır.
Anne ve küçük çocuğun yakınlarının araya girmeleriyle ortalık sakinleşir. Ve 2.5 gün kalınan hastaneden Çarşamba günü çıkılır.
Küçük bebeğin ateşi düşmüştür ve ağlayarak girdiği hastaneden etrafına şaşkın bakışlar fırlatarak çıkar.
Bunlar masal değil dostlar.
Her hastanede yaşanma ihtimali yüksek gerçekler.
Buraya kadar tamam da.,
Ya işin bir de perde arkası?
Söz konusu hastanenin çocuk servisinde görevli (ismi bizde saklı) N isimli hemşireden şikayetin çok olduğu özellikle vurgulanmakta. Bu çağda eski davranış şekilleri söz konusu hemşirenin tarzı ve bundan da vazgeçmediği belirtiliyor.
Doktorlar en küçük bir olayda hasta ve hasta yakınlarıyla tartışmaktan geri durmadığı iddiası var.
Güvenlikçi hatta temizlik görevlilerinin dahi hasta ve hasta yakınlarına karşı sergiledikleri tutumun insanca olmadığı dile getiriliyor.
Çocuk servisinde görevli yaşlı bir temizlik görevlisi hemşire ve doktordan beter, hasta yakınlarına insani muameleden uzak yaklaşımlar içerisinde olduğu belirtiliyor. Emeklisi gelmiş, gücü takadı tükenmiş bir görünüm içerisinde olduğu söylenen söz konusu temizlikçinin tavırlarından herkes yaka silkmiş.
Geçtiğimiz pazartesi günü tüm hasta bebek yada çocuklar aynı odada tutulmuş. Her biri ayrı hastalıklardan dolayı orada olmalarına rağmen tümü bir arada. Bazı odalar ise boş.
Neden?
Birkaç gün sonra hastaneye müfettiş gelecekmiş ve denetim varmış. Dolayısıyla odalar temiz olmalı.
Peki ama hasta çocuklarının odası pis mi olacak?
Yada o çocukların her biri ayrı ayrı hastalıktan orada olmalarına karşın, aynı ortamda tutulmaları doğal mı?
Geleceğini önceden mi haber verdim be müfettiş?
Bebeklerin günahı ne?