Büyükşehir Başkanı Menderes Türel, gayet “iyi bir şey” yaptı..

Konyaaltı sahilini “her anlamda” ücretsiz olarak halkın hizmetine sundu..

Şimdi bunu CHP’liler “sulandırmaya” çalışıyor..

CHP’nin Büyükşehir ve Muratpaşa belediye meclisi grup sözcüsü Songül Başkaya “beyanat” vermiş..

“Sahil daha önce ücretli miydi ki, şimdi ücretsiz diye algı yaratılıyor? Vatandaş plaja adım attığında para mı ödüyordu? Duş da tuvalet de zaten ücretsizdi” demiş..

Yapma Songül..

Sen ya bu kentte yaşamıyorsun, ya da CHP’li olarak bir hizmeti siyasete kurban etmeye çalışıyorsun..

Doğru, duş ve tuvaletler ücretsizdi..

Ama..

Şemsiye-şezlong, soyunma kabinleri de mi ücretsizdi?

Kendi şemsiyeni ve şezlongunu getirip istediğin yere koyabiliyor muydun?

Büfeye gittiğinde suyu 2 liradan aşağı alabiliyor muydun?

Bir tostu 6-7 liradan aşağı alabiliyor muydun?

Şimdi ister belediyenin şemsiye ve şezlongunu “ücretsiz” kullan, ister kendi şemsiye ve şezlongunu getir, özgürsün..

Şimdi her şey ücretsiz..

Öncesinde büfelerde 2 liradan satılan su şimdi “market” fiyatına, yani 50 kuruş..

Tost ve sandviçlerin fiyatı artık 7-8 lira değil, 3.5 lira..

Bak bakalım diğer sahillerde bu fiyatlar böyle mi?

Üstelik bir de “sınırsız internet” sistemi kuruluyor..

Sen bütün bunları gözardı edip, “güzel bir hizmeti” değersizleştirmeye çalışıyorsun..

Yapma Songül..

Yanlışı, eksiği, hatayı eleştirelim, gerekirse yerden yere vuralım..

Ama..

“İyi şeyleri” takdir etmeyi de bilelim..

CHP’liler, beceremedikleri işlere “tu-kaka” demekten vazgeçmeli artık..

...

Songül bunu yapar da, Türel muhalifi gazeteler yapmaz mı?

Önceki gün ATSO Başkanı Çetin Osman Budak, ATSO Meclisi toplantısında “kentleşme ve kentlerde yaşamak”la ilgili önemli açıklamalar yaptı..

Belediyeleri de, vatandaşı da uyaran (benim de altına imza koyacağım) bilgilendirmelerde bulundu..

Örneğin;

- Konyaaltı’nda donla denize girenlerin olduğunu, piknik tüpüyle yemek-mangal yapıldığını, bir turizm kentinde bunların olmaması gerektiğini söyledi..

- Kentin caddelerinde erkeklerin de kadınların da yarı çıplak gezmemesi gerektiğini vurguladı..

- İşportacılara dikkat çekti..

- Korna seslerini eleştirdi..

Ve “kentte yaşamanın bir bedeli olduğunu” ifade ederek, “kent yaşamının kurallarına uymayanların ağır biçimde cezalandırılması gerektiğini” söyledi..

Çok da iyi yaptı..

Bir gazete, sen bütün bu konuşmaların içinden, “Konyaaltı’nda donla denize girenlerin olduğunu, piknik tüpüyle yemek-mangal yapıldığını” söylediği bölümü al, “Budak Konyaaltı sahilinin halk plajı olmasını eleştirdi” de..

E pes yani..

Hem sahillerin “halkın malı” olduğu fikrini savunup, hem de sahilin halka açılmasını eleştiri malzemesi yapılmasını anlamak mümkün değil..

Kaldı ki..

Donla denize girilen, piknik tüpüyle yemek yapılan sahil sadece Konyaaltı ile sınırlı değil..

Gazipaşa’dan Kaş’a kadar, hangi plaja giderseniz gidin, hepsinde bu tür manzarayı görebilirsiniz..

Yani..

Budak, Konyaaltı sahilinin halka açılmasını eleştirmiyor..

Bir turizm kentinde plajların nasıl kullanılması gerektiği konusunda hem belediyeleri hem de halkı “akılcı” olmaya davet ediyor, uyarıyor..

O gazete de –tıpki CHP’li Songül Başkaya gibi- Türel’in güzel bir hizmetini itibarsızlaştırmaya çalışıyor..

Neyse..

“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz”mış..

CHP’liler ve Türel muhalifi gazeteler de işini yapacak, Başkan Türel de..

“Kimin ne iş yaptığını da, niye yaptığını da” halk değerlendirecek artık..

Bugün CHP’li Mustafa Akaydın’ın “beceremediği” bir hizmet daha (Antalya-Kemer arasında Deniz Otobüsü seferleri) başlıyor..

Bakalım “muhalif” kesim, buna ne kulp takacak..