Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Kiev’de yaptığı görüşme, savaşın yıpratıcı koşulları altında gerçekleşen, ancak geleceğe dair umut taşıyan önemli bir diplomatik buluşmaydı. Görüşme sadece Ukrayna-Türkiye ilişkilerinin geldiği noktayı göstermekle kalmadı, aynı zamanda Türkiye’nin uluslararası krizlerde oynadığı arabuluculuk rolünün ne kadar kritik olduğunu da bir kez daha ortaya koydu.
Bu buluşma, savaşın gidişatına doğrudan etki edecek türden olmasa da süregiden çatışmanın diplomatik yollarla çözülmesi için atılan adımların güçlendirilmesi açısından sembolik ve stratejik bir değer taşıyor. Görüşme sonrasında açıklama yapan Zelenskiy’nin Türkiye’ye yönelik sözleri, aslında Ankara’nın sahada ve masada aynı anda var olabilen çok yönlü dış politika anlayışının bir yansıması niteliğinde.
TÜRKİYE’YE MİNNET VE VURGULANAN DOSTLUK
Zelenskiy’nin sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamalar, Türkiye’nin Ukrayna’ya verdiği destekten duyduğu memnuniyeti açıkça yansıtıyordu. Özellikle savaş esirlerinin takasında Türkiye'nin oynadığı rolün altı çizildi. Zelenskiy, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın doğrudan desteği sayesinde İstanbul’da yapılan barış müzakerelerinin sonucu olarak 1000 Ukraynalı savaş esirinin ülkelerine dönebildiğini söyledi. Bu, uluslararası ilişkilerde kolay kolay elde edilemeyen, ciddi diplomatik çaba isteyen bir kazanım.
Türkiye’nin bu süreçte yalnızca sembolik bir arabulucu değil, aynı zamanda sonuç alıcı bir aktör olduğunu görüyoruz. İstanbul’daki müzakereler ve sonrasındaki esir takası bunun açık göstergesi. Türkiye, iki tarafla da konuşabilen az sayıdaki ülkeden biri olarak, barışın şekillenmesinde kilit bir rol üstleniyor. Bu da Türkiye'nin klasik “denge politikası” çizgisine ne kadar sadık kaldığını gösteriyor.
Zelenskiy’nin "Türkiye ile diplomasiyi etkili kılmayı amaçlayan tüm iş birliğimizi değerli buluyoruz" sözleri de aslında bu karşılıklı güvenin ve Türkiye’nin yapıcı pozisyonunun ifadesi. Türkiye’nin savaşın başından bu yana takip ettiği insani duyarlılığı yüksek, çatışma yerine çözüm arayan yaklaşımı sadece Kiev’in değil, Batı başkentlerinin de dikkatinden kaçmıyor.
RUSYA’YA AÇIK ELEŞTİRİLER VE BARIŞIN ÖNÜNDEKİ ENGELLER
Zelenskiy, görüşme sonrası yaptığı açıklamalarda Rusya’ya yönelik sert eleştirilerde de bulundu. Özellikle ateşkes çağrılarına Moskova’nın kulaklarını tıkadığına ve barış için gerekli adımları atmadığına dikkat çekti. Zelenskiy’nin “Rusya, cinayete devam ediyor” ifadesi son derece çarpıcıydı ve yaşanan trajedilerin ağırlığını yansıtan bir ifadedir.
Burada Türkiye açısından dikkat çeken unsur, Zelenskiy’nin Türkiye ile yapılan barış girişimlerinden memnun olduğunu vurgularken, Rusya’nın bu süreci adeta sabote ettiğini söylemesi. İstanbul’da yapılan barış müzakereleri sonrasında Rusya’nın bir tür ateşkes mutabakatı hazırlayıp taraflara sunması gerektiğini belirten Zelenskiy ne Ukrayna'nın ne de Türkiye'nin böyle bir belge almadığını açıkladı. Bu, aslında Türkiye'nin arabuluculuk niyetinin karşı tarafça yeterince ciddiye alınmadığını da gösteriyor.
Bu durum bana göre, Rusya’nın gerçek anlamda bir müzakere masasına oturmaya şu aşamada istekli olmadığını, hatta süreci oyalamak adına kullanıyor olabileceğini düşündürüyor. Olası bir barış toplantısının başarılı olabilmesi için, Zelenskiy’nin de ifade ettiği gibi, gündemin açık, tarafların samimi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Aksi halde yapılan her toplantı zaman kaybından başka bir şey olmayacaktır.
TÜRKİYE’NİN DENGE SİYASETİ: ZOR AMA STRATEJİK
Türkiye, savaşın başından bu yana hem Ukrayna hem de Rusya ile diyalog kanallarını açık tutan ender ülkelerden biri. Bu kolay değil; çünkü taraflardan biriyle yakınlaşma, diğerinin tepkisini çekme riskini barındırıyor. Ancak Türkiye bu dengeyi şimdiye kadar dikkatli bir biçimde kurmayı başardı.
Örneğin tahıl koridoru anlaşması, savaş esirlerinin takası ya da barış müzakerelerine ev sahipliği gibi girişimler, Türkiye’nin bölgede “çözüme katkı sunan aktör” olarak konumlanmasını sağladı. Bu, sadece Türkiye’nin dış politikasını güçlendirmekle kalmadı, aynı zamanda küresel sistemde bağımsız bir diplomasi yürütülebileceğini de gösterdi.
Zelenskiy’nin bu görüşme sırasında Türkiye’ye verdiği açık destek mesajı, sadece takdir değil, aynı zamanda gelecekte bu iş birliğinin daha da genişleyebileceğine dair bir işarettir. Savaşın yarattığı insani, ekonomik ve siyasi yıkıma karşı çözüm arayışında olan bir Ukrayna için Türkiye’nin desteği, dengeli ve sonuç odaklı bir kaynak olmaya devam ediyor.
SONUÇ: UMUTLU AMA İHTİYATLI BİR İŞ BİRLİĞİ
Sonuç olarak Zelenskiy-Fidan görüşmesi, savaşın ortasında bile diplomatik yolların açık olduğunu ve Türkiye’nin bu yolları diri tutmakta ne kadar istekli olduğunu gösteriyor. Türkiye, bir yandan Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne açık destek verirken, diğer yandan Moskova ile diplomatik köprüleri tamamen yıkmıyor. Bu, barışa giden yolda çok kıymetli bir pozisyondur.
Ancak barış için tek taraflı çabalar yeterli değil. Rusya’nın da aynı iradeyi göstermesi şart. Türkiye’nin bu konuda ne kadar çaba gösterirse göstersin, karşılıklı samimiyet olmadan sonuç alınamayacağı ortada. Yine de böyle görüşmeler, barışın hâlâ bir seçenek olduğunu ve diplomasinin tamamen tükenmediğini bize hatırlatıyor.
Umarım bu temaslar, bir gün kalıcı barışın da habercisi olur. Türkiye’nin bu süreçte oynadığı yapıcı ve insani rol ise uluslararası arenada saygıyı hak eden bir duruş olarak tarihe geçiyor.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar