Dünkü yazımda bir soru sormuştum.
Sorum, “Üç hafta önce bana bir ihbar geldi. Kalkıp, Lara’ya gittim. The Marmara otel yakınlarında kendi gözlerimle üç kişinin kuytu bir köşede sohbet ettiğini gördüm. Bu kişilerden biri belediye bürokratı, biri emniyet yetkilisi, biri de işadamıydı. Acaba orada sohbetin konusu neydi?” şeklindeydi.
Yazımın konusu bu değildi aslında. Ancak yazının sonlarında dile getirdiğim bu soru üzerine günboyu telefonlarım susmadı. Bu meseleyi çok daha detaylı şekilde araştırmak ve paylaşmak farz haline geldi.
Yaptığım detaylı araştırmanın sonucunda, o sorunun yanıtını buldum.
Kendi gözlerimle gördüğüm için görüşmenin kesinlikle doğru olduğunu tekrar edeyim. Benim yalan yazmamın mümkün olmadığını, takip edenlerim iyi bilir. Zaten teyit de ettirdim. O emniyet yetkilisi, işadamı ve belediye bürokratının yaklaşık 10 yıldır arkadaş olduklarını, sadece o gün için değil, aynı yere yakın bir mekanda sık sık görüştüklerini ve daha da önemlisi ailece görüştüklerini öğrendim. Yani ortada bir “beşeri ilişki” var, bir “insani ilişki” var. Dostluk, arkadaşlık var. Buna da hiç kimsenin söyleyecek lafı olamaz. Benim de yok. Çok daha önemli bir noktayı daha paylaşmam gerekiyor. Adı geçen emniyet yetkilisinin, görev sahası itibariyle bu insanlarla görüşüyor olmasında hiçbir sakınca da yok. Bir önemli not daha, benim o emniyet yetkilisine güvenim de tam. Başarılarıyla bugüne kadar hep örnek olmuş bir insanın, zaten farklı bir ilişki içerisinde olmasını imkansız bulduğumu da ifade etmeliyim. Beni arayan çok sayıda insanın merakını gidermek gerekiyordu, sanırım başarmış oldum. O insanların sohbetinin konusunu da öğrendim. Ancak buraya yazmak mümkün değil. Arkadaşların arasında kalması gereken konuların, bu sütunlarda yeri olamaz. Sadece şu kadarını ifade etmeliyim, o sohbetin konusu sadece onları ilgilendirir.
Sorunun yanıtı budur. Benim için bu mesele kapanmıştır ve herhangi bir tuhaflık da yoktur. Ancak benim için kapanmayan bir başka mesele vardır. Onun da bu insanların dostluk ve arkadaşlıkları ile bir ilgisi yoktur. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın'ın, geçtiğimiz günlerde A Kent firmasına yapılan polis baskınından sonra yaptığı açıklamadaki sözlerine açıklık getirmesi gereklidir.
Akaydın'ın baskın sonrası açıklaması neydi?
“Ben o firmayı altı ay önce uyarmıştım” demişti.
Dün sordum, tekrar edeyim.
Sevgili başkan!..
Bu sözlerin anlamı nedir, ne demek istedin?
O firmaya güveninin olmadığını, ortada bir yanlış gördüğünü mü dile getirdin, yoksa, bir şekilde o firmanın basılacağından haberin mi oldu?
Bu açıklama ancak böyle yorumlanabilir. Birinci seçeneceği kendin çürütüp, “firmaya güvenim tamdır” dedin. O halde bu firma ile ilgili bir kuşkun yok. Ya da yürütülen soruşturmadan aklanacaklarından şüphen yok. Bu durumda tek seçenek kalıyor. Senin bir şekilde baskın yapılacağından haberin oldu. Bir üçüncü seçenek var ama onu dile getirmek bile istemiyorum. Çünkü; Büyükşehir Belediye Başkanı'na yakışmıyor.
Son bir not daha ileteyim de, hakkını yemiş olmayalım. “Kaçtı” denilen Antalya Büyükşehir Belediyesi Hukuk Müşaviri İlker Gedik, görevinin başına döndü. Kaçması için bir neden varmıydı? Bunu bilmem mümkün değil. Makamına dönmesini, ancak bir endişesinin olmaması şeklinde yorumlayabiliriz. Bakalım zaman bize ne gösterecek?