Sabah gelirsin ofisine, gazeteleri incik, cincik edersin..
Tabi ki okuma alışkanlığın varsa.
Özellikle biz gazeteciler, “Kim bizden daha değişik haber, yorum veya makale yazmış” diye merak eder.
Tabi ki bu meraklılık hepimiz için değil.
Galeye alan atlatıldığı haberlere kırmızı kalem çiziği atar, o gün kendi aralarında yapacağı yazı işleri toplantısında bunun nedenlerini kendi aralarında tartışmaya açarlar.
Tabi ki laf olsun diye gazete çıkartmıyor, adım dursun, namım yürüsün diye gazetecilik yapmıyor, yaptırılmıyorsa.
Yoksa bu faktör sabah git dükkanını aç, kafana takılanı cigara kağıdına not al, yeri zamanı geldiğinde sana tahsis edilen köşende ciga olsun diye yazı yazdırılanlar için geçerli değil.
Dün her zamanki gibi yerel gazetelerden başlayarak, ulusalları da şöyle bir taradım.
Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın yine gazetelere bol döküm malzeme olmuş.
Malzeme mi olmuş, malzeme mi vermiş orası kişilerin takdirine kalmış bir durum.
Tüm gazeteleri taradım ya, kafama takılı kalan şey, AK Parti Kepez İlçe Başkanı Bahattin Bayraktar’ın, “Kepezaltı ve Santral mahallesinde seçildiğimiz zaman vatandaşımıza tapu vereceğiz” diyen CHP’lilerden bu sözlerini tutmalarını istedi” haberine ne başlık verilerek sayfalara taşındığını düşünürsünüz?
“Bayraktar seçimde kalmış.”
Bunu CHP’liler dememiş.
Bayraktar’ın basın açıklamasının başlığına gazete yorumu eklenerek kamuoyuna yansıtılmış.
Zaman zaman bu tür yorum haberciliği biz bile yapıyoruz da, bizim yaptığımız esas işin, “Vaatler asla seçimlerde kalmamalı” temennileri bol döküm olduğu da bir gerçek.
Hatta siyasi rakiplerinin bile takipçisi olamadığı o vaatlerin ardına öyle bir takılırız ki, yolumuzu şaşırma pahasına yinede yorulmak nedir bilmeyiz.
İyi de biz gazetecilerin de zihniyeti, “Dün dünde kaldı. Bugün bugündür” mü olmalı?
Mesela ben.,
29 Mart 2009 Yerel seçimleri öncesi AK Partili Menderes Türel’in. CHP’li Mustafa Akaydın’ın, AK Partili Orhan Tolunay, CHP’li Muhittin Böcek, AK Parti’li Hakan Tütüncü, CHP’li Zeki Başaran, MHP’li İsmail Erten, CHP’li Süleyman Evcilmen ve AK Parti’li Abdurrahman Yılmaz’ın seçim vaatlerini içeren tüm broşür, kitapçık, dergi ve gazete ilanlarını bile topladım.
Hepsini sakladım.
29 Mart seçimleri sonrası da, seçilemeyenlerinkini ayırıp, seçilenlerinkini bir poşete koyup, kasama yerleştirip, üzerini de kilitledim.
Yeri ve zamanı geldiğinde de, o vaatleri küpür halinde kullanıp, “Sen şu vaatte bulunmuştun. Ne oldu o vaatlerin” diye sordum.
Şimdi ben iki yıl öncesinde mi kalmışım?.
Gazetecilikte bir adım öne bile mi çıkamamışım?.
“Tapu vaatlerinize ne oldu” haberinin başlığını, “Bayraktar seçimde kalmış” atanlara göre galiba öyle.
Olsun varsın yahu.
Ben yerimde patinaj edip durayım.
Benim patinaj etmem, memlekete başkalarının patinaj etmesi kadar nasılsa zarar vermez.
Türk insanı olarak hep geçmişimizle gurur duymaz mıyız?
Rakımızı yudumlarken, nostalji şarkıları dinlemeyi tercih etmez miyiz?
Hele, “Bir eski dostlar” şarkısı vardır ki, müziği kemandan çıktığı an, kafalarımız iki yana istemesekte sallanmaya başlar.
29 Mart yerel seçimlerinde seçilemeyenlerin vaatlerini içeren broşür, el ilanı, dergi ve gazete ilanlarını ne mi yaptım?
Gelen ağam, giden paşam!.
Seçilmişler varken seçilemeyenle ne işim olur ki!..