1570-71’de Kıbrıs adası Osmanlılar tarafından fethedilmiştir. O sırada adada bulunan yerli Hristiyan ahalisinin birçoğu adadan dağılmış, hicret etmişti. Bu sebepten dolayı adada nüfus pek azalmıştı. Kıbrıs adasının Beylerbeyi Sinan tarafından Kıbrıs’ın ahvâl-i siyasiye ve tabiiyesi ile adanın kuvve-i inbatiye/bitki yetiştirme gücü ve varidatı hakkında mufassal bir mâlumat hükümete takdim edilmiş ve hükümet meseleyi benimseyerek adadaki nüfus boşluğunu doldurmak ve oradaki menâbi-i servetten/zengin kaynaklardan istifade etmekle beraber Türk unsurunu adaya yerleştirmek üzere II. Selim tarafından bir ferman çıkarıldığı görülüyor. İş bu ferman aşağıdaki mâlumatı muhtevidir:
Ferman Alâiye, Manavgat, Teke, Karaman, İçel ve Bozok mütesellim ve kadılarına gönderilmiştir.
Sayılan yerlerden Kıbrıs adasına tav’an ve kerhen/ister istemez sevk edilecek muhacirlere ait aşağıdaki şartlar mevcut olduğu görülüyor:
-
Taşlık yerlerde sâkin ve toprak hususunda müzayakaları olan reâya/halk,
-
Reâya arasında şirret/kötülük ve şekâvet/eşkıyalık ile maruf olanlar,
-
Vilayet tahririnde yazılmayıp kalan reâya,
-
Uzun müddetten beri yaylak, bağ, bahçe ve yer davasın edip araları faslolunmayıp/hükme bağlanmayıp niza/çekişme üzere olanlar,
-
Kendilerinin yerleri olmayıp ücret ile yer tutan reâya,
-
Köylü olup da yerlerini ve yurtlarını bırakıp kasaba ve şehirlerde mütemekkin olanlar/yerleşenler,
-
Kasaba ve köylerde bekâr olup da işi gücü olmayıp leventlik/deniz askerliği eyleyenler,
-
Sonradan başka yerlerden gelip mutavattın olanlar/yurt edinenler.
Şehir ve kasabalarda sakin olan erbâb-ı hiref/sanaatkâr ve ehl-i sanayiden papuççu, yaşmakçı, terzi, takyeci, kemhacı/ipek kumaş dokuyan, mutaf, hallaç, kazzaz/ipek dokuyan adam, aşçı, başçı, mumcu, semerci, nalband, bakkal, debbağ, demirci, dülger/marangoz, benna/yapıcı-mimar-kalfa, taşçı, kuyumcu, kazancı ve sair ehl-i sanayiden ve bilcümle her neviden şehir ve kasabat hanelerine göre her on haneden bir hane ihraç edip ve âhar yarar adamlar koşup kış erişinceye değin mükemmel esvap ve davarları ve çiftleri ile Kıbrıs’a geçirmek üzere emrediliyor.
Fermanda deniliyor ki: ‘‘Bu hicret için ayrılanların tasarruflarındaki yerleri ve mülkleri var ise müzayede ile sattırılıp akçeleri sahibine teslim edilecektir. Sevk edilenler isimler ile resimler ile deftere kaydedilip çiftçi olanlar ne miktar davarlar ile yazıldığı ve hangi köy ve mahalleden yazıldıkları mufassal deftere kaydedilip bir sureti Südde-i Saadet’e/Payitahta ve bir sureti Kıbrıs Beylerbeyisi’ne, bir sureti dahi Kazasker mahkemesine verilecektir. Kıbrıs’a sevk edilenlerden biri firar ettiği takdirde emre muhalif harekette bulunduğundan her nerede bulunursa siyaset olunacağı ve bu hususta vilayet kadılarının gayet basiret üzere bulunmaları şiddetle tenbihat yapılmaktadır.
Aynı zamanda sevk edilmeye layık olup da bunlar için sahabet edenler olursa onların da maslahatı görülmek üzere isim ve resimlerinin bildirilmesi…’’ denildiği gibi, Kıbrıs adasına sevk edilenlerden iki sene hiçbir vergi alınmayacağı dahi fermanda mezkûrdur.
İş bu fermandan anlıyoruz ki, vakti ile Kıbrıs’a giden Türk Müslüman ahalisinin ekserisi vilayetimizden gitmiş ve Kıbrıs’daki Türkler vilayetimiz ahalisinden olduğu görülüyor. (Süleyman Fikri Erten, ‘Bir Sürgün Hükmü’, TürkAkdeniz Dergisi, Şubat-Temmuz 1944, Sayı 32-34, syf. 21-22)