Geçtiğimiz günlerde Deniz Baykal, Habertürk'ten Kübra Par'a “Cumhurbaşkanı adaylığı” ile ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu..
Kemal Kılıçdaroğlu’nu çok kızdıracak sözler söyledi..
Zaman zaman CHP’nin genel başkanı iken, partiyi marjinal gruplara bizzat kendisinin açtığını atladı, Ekmeleddin Bey’e karşı çıkarken kendisiyle çelişti..
Çok haklı olduğu yönler de vardı elbet..
İşte o röportajın bir bölümünü sizlerle paylaşmak istiyorum..
Ardından bir-iki kelam daha ederim..
…
Soru: Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin “kutuplaşan toplumu bütünleştirecek, herkesin Cumhurbaşkanı olabilecek” aday tarifi yanlış mı?
Deniz Baykal: Kutuplaşmayı gidermenin yolu kutuplardan birine gidip teslim olmak değildir. Kutuplaşma dediğiniz bir dengedir. ‘Falan uluslararası kuruluşun başında vatandaşımız var, değerli bir insan... Canım boşver, şimdi teslim olalım, kaleyi içten fethederiz” demekle olmaz.. Siyasetten vazgeçince yerini kurnazlık almaya başlar.. Cumhurbaşkanlığı adayı kurnazlıkla seçilmez, siyasetle seçilir.. Seçilemeyebilir de.. Bu bir mücadeledir..
Soru: Ekmeleddin İhsanoğlu, seçimde başarısızlık korkusuyla mı önerildi yani?
Deniz Baykal: Şimdi de başarısız olabilir, bunun bir garantisi mi var? Herkes siyasetine sahip çıkacak.. Siyasi mücadeleden vazgeçerek bu sıkıntıları aşamayız.. Cumhurbaşkanlığı seçimleri son dönemde yaşanan sıkıntıları anlatmak için önemli bir fırsattı.. Ciddi bir tartışma ortamı yaratılabilirdi, ama bu yapılmadı..
Soru: Ekmeleddin İhsanoğlu neden uygun bir aday değil?
Deniz Baykal: Kibar, beyefendi, iyi yetişmiş, dünyada geniş bir yelpazede Suudi Arabistan’dan Anglo-Sakson dünyasına kadar ilgi gören değerli bir vatandaşımız her yere layıktır.. Fakat Türkiye’nin yaşanan krizler karşısında dik duracak, Türkiye siyasetini özümsemiş, o siyasetin mücadelesini verecek, iktidarın yanlışları karşısında ‘olmuyor’ diyecek birine ihtiyaç vardı.. Bu niteliklerin Türkiye içinde daha güven veren temsilcilerini bulmak mümkündü.. Siyasetten vazgeçip, ‘Bugünün modası bu, böyle birini önerelim, onun arkasında saf tutalım’ diyerek bir yere varılmaz..
Soru: Muhalefet AK Parti tabanından da oy alabilecek bir ismi seçtiği algısı yaratıyor.. Erdoğan’ın kitlesel desteği varken tarif ettiğiniz özelliklerde birinin kazanma şansı olur muydu?
Deniz Baykal: Siyaset bir lego oyunu değildir, ‘onu oradan aldık, buraya koyduk’ diyemezsiniz.. ‘Senin şu kadar oyun var, benim bu kadar oyum var’ gibi laflar boştur.. Her seçim yeni bir gündemdir.. Yerel seçimlerdeki şartlar farklıydı.. Halk istikrar bozulmasın diye AKP’ye oy vermiş olabilir, ama Cumhurbaşkanlığı seçimi başka bir şeydir..
Soru: Erdoğan’ın adaylığı karşısında tüm kesimlerden oy alacak birini bulmak kolay mıydı?
Deniz Baykal: Biraz haksızlık etmiyor musunuz? Başbakan’la şahsi bir husumet içinde olmayan, onunla kavga etmeyecek, ama devletin temel değerlerine sahip çıkacak, yanlış yaptığında ‘dur’ diyebilecek birini çıkarsaydık, AKP tabanı da oy verirdi..
Soru: Bu fikirlerinizi CHP’ye ve diğer partilere anlatma imkânı bulabildiniz mi?
Deniz Baykal: Hayır, hiçbir yerde anlatamadım.. Çünkü, ‘zaten böyle bakarlar’ diye varsayıyordum..
…
Ama..
Zaten böyle bakmadılar..
Zaten Deniz Baykal’la da kazanamayacaklarını biliyorlardı..
Zaten Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Erdoğan’ı içten vuracak” Sipahioğlu’nu bulmasının temelinde Baykal’ın temelini attığı “açılım politikaları” vardı..
Zaten 12 yıldır CHP ve MHP’nin varlık sebebi Erdoğan’dı, hiçbir zaman kendi “parti politikaları” olmadı..
Zaten CHP ve MHP’nin genel başkanları, “Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olsun da, kendisiyle baş edebileceğimiz biri gelsin Ak Parti’nin başına” diyerek kutuplardan birine teslim ediyorlar kendilerini..
…
Ve Türkiye işte böyle bir atmosferde gidiyor Cumhurbaşkanlığı seçimlerine..
Çankaya’ya çıkacak isim şimdiden belli oldu bile..
Türkiye’ye hayırlı-uğurlu olsun..