Dile kolay yarım asrı geride bırakan bir festival.
Tahmin ettiğiniz gibi Uluslararası Antalya Film Festivali’nden söz ediyorum.
Bu yıl bazı yeniliklerle yoluna devam etti.
Festivalin başına ‘Antalya’ getirildi, ödülün adı ise ‘Altın Portakal’ oldu.
Şahsen kararı doğru buluyorum ve bu kararı alanları kutluyorum.
Evet, kuşkusuz bu kentin en büyük değeri Antalya Film Festivali’dir.
Türk sinemasının tanıtımına büyük katkı sunuyor.
Uluslararası arenaya taşındığı için sinemaya artı değer katıyor.
52 yıldır aralıksız devam etmesi son derece önemlidir, değerledir.
Her yıl festivalin ödül gecesine kilitleniriz. En çok da sanatçıların vereceği mesajları merak ederiz. Zira sanatçılar toplum dinamiklerinden ayrı olamaz, refleksleri önemlidir. Özetle sinema bir toplum okumasıdır.
Bu yıl da sanatçılar önemli mesajlar verdi.
‘Sarmaşık’ filmindeki rolüyle ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödülünü alan Nadir Sarıbacak, “Bizi ancak kardeşlik ve muhabbet kurtaracak” dedi.
‘En İyi Film’ ödülünü alan ‘Taşa Yazılmış Hatıralar’ filminin yapımcısı Mehmet Aktaş ise, ödülünü katledilen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi’ye adadı. Türk ve Kürt halklarının kardeşçe yaşamasına vurgu yapan Aktaş, “Yaralı coğrafyamıza barış gelsin” dileğinde bulundu
‘Kalandar Soğuğu’ rolüyle ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü alan Nuray Yeşilaraz da, “Bu ödül çileli, çalışkan Karadeniz kadınları ve direnen ve haksızlığa boyun eğmeyen tüm Karadeniz kadınları için” mesajı verdi.
Evet, verilen mesajlar anlamlıydı. Barış, kardeşlik, birlikte yaşama dileklerinde bulunmaları ayrıca önemliydi.
Festival için de birkaç söz söylemek istiyorum.
Genel olarak festivalin yararlı geçtiğini söyleyebilirim. İyi ve sorunsuz geçti. Büyük övgü aldı. Özellikle sanatçıların memnuniyeti gözlerden kaçmadı. Emeği geçenlere teşekkür ederim.