Geçenlerde bir yakınımın oğlu minibüse biniyor.
Vatandaşın deyimiyle “Çilekart”ı yani Halkkart’ı okutmak istiyor.
Okutamıyor, daha doğrusu makine okumuyor.
Şoför kartın bloke olduğunu söylüyor.
Sonra da çocuktan öğrenci değil tam bilet parası alıyor.
Babası kartı aldığı gibi soluğu Halkkart Merkezi’nde alıyor.
Kendilerine bir uyarı gelmeden kartın bloke olduğunu söylüyor.
Aldığı cevap “Kartın süresi doldu. Vize yapmanız gerekir” oluyor.
Bu kez “Benim bunda ne gibi bir hatam var? Neden önceden bilgi vermiyorsunuz? Çocuktan neden öğrenci değil de tam bilet parası alındı? Vize parası da neyin nesi?” diye soruyor.
Yanıt olarak “Ama siz banka kartları için aidat ödüyorsunuz” oluyor.
İşte son teknoloji denilen Halkkart’ın geldiği nokta.
Maalesef eliniz kolunuz bağlı Halkkart’ın dayattığını kabul etmek zorundasınız. Sizi Halkkart’ın insafına bırakan Büyükşehir Belediyesi “Bizim Halkkart ile hukuki bağımız kalmadı” deyip işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. Ancak sıyrılamaz. Vatandaşın çektiği her çilenin, ödediği her kuruşun hesabı benim tarafımdan sorulacaktır. Bu konuda dün olduğu gibi, bugün de yarın da yazmaya devam edeceğim. Ta ki kentin valisi, savcıları harekete geçinceye kadar.
Halkkart bugün “Ne koparırsam kardır” mantığı yürütüyor. Daha önce hiç gündeme gelmeyen vize adı altında para topluyor. Tüm bu keyfi uygulamalara kimsenin dur dememesi ayrı bir skandal.
Bu arada, kartın süresi dolduğu için hiçbir uyarıda bulunmayan firma, vizeyi uzatır uzatmaz size mesaj atıp kartınızın aktif duruma geçtiğini bildiriyor. Madem mesaj atabiliyorsunuz, neden ‘vize yaptırmanız gerekir’ uyarısını da atmıyorsunuz?
Vizesi dolduğu iddia edilen ve bu nedenle tam bilet parası veren çocuğun cebinde para olmazsa ne olacak?
Cevabını da ben vereyim. Toplu taşıma araçlarını kullanamaz. Kullanamayacağı için de kaybolabilir veya başına kötü bir şey gelebilir. Böyle bir durumda kime hesap sorulacak? Tabi ki hiç kimseye.