Bu memleket de “Dedikodu kazanı”nın heryerden farklı şekilde kaynadığını bir kez daha anladığım bir olay yaşadım. Antalya Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Mehmet Aktekin ve Hukuk Danışmanı İlker Gedik’i ziyaret ettim. Kesinlikle doğrudur. Ancak ben buralarda yokken, bu ziyaretler ile ilgili akıl almaz senaryolar üretildiğini öğrendim. Tüm gerçekleri ile yazayım da, benden duyulsun.
Geçmişten bugüne gelelim. Bu gazetenin bağlı olduğu şirket ile ilgili Akaydın göreve geldikten sonra inanılmaz dedikodular ve iftira kampanyaları başladı. Bu gazeteye karşı nedendir bilinmez hasedinden çatlayanlar, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın ve ekibini bize karşı gaza getirmek için binbir takla atıyordu. Menderes Türel döneminde bize ait şirkete verilen işler sakız ediliyor, heryerde dedikodu malzemesi haline getiriliyordu. Neler söylenmiyorduki!.. Ne haysiyetsizlikler yapılmıyorduki!.. Hiç kimse birkaç saatlik uyku ile, gece, gündüz çalışıyor olmamızı takdir etmiyor, hiç kimse, işimizle, gücümüzle ayakta durmamızı takdir etmiyor, emeğimize saygı duymuyor, tam tersine “Nasıl ayakta duruyorsunuz?” diye soruyordu. İşin ilginci hiç kimse aynı şirketin Bekir Kumbul, Süleyman Evcilmen, Muhittin Böcek, Mehmet Atay, Erdal Öner ve daha bir çok belediye başkanının ve belediyelerinin de işlerini yaptığını konuşmuyordu. Varsa, yoksa, Türel ile yapılan işler gündem oluyordu.
Gazı alan hoca da bizi sağda, solda diline dolamaya başlayınca, seçimden kısa bir süre sonra bu sütunlardan bir çağrı yaptım. “Bizim hakkımızda iftira atmayı kesin. Varsa bizimle ilgili bir iddiası olan, yargı yolu açıktır. Buyursun başvursun. Sonucunu hep birlikte görelim. Bunun dışında onur, şeref ve haysiyetimizizi hedef alan herkes, her iddiasını ispat etmekle mükelleftir. Etmediği sürece de benim gözümde şerefsiz ve haysiyetsizdir” dedim.
Haksızmıydım?
Onuru ve şerefi için yaşayan hiçbir insan böyle bir durumda bu çağrısı ile haksız olamaz?
Bizim hakkımızda ortaya atılan iddialar, bizim şeref ve haysiyetimiz ile oynamak değilmiydi? Buna hiçbir suçu olmadığı halde hedef olan her insanoğlu aynı tepkiyi vermezmiydi? Herkesi bilmem ama ben veririm. Tepkimi verdim, çağrımı yaptım. Birkaç hafta sonra da bilindiği gibi Antalya Büyükşehir Belediyesi bir suç duyurusu yaptı. O suç duyurusu bilirkişi heyetleri tarafından iki kez incelendi. Bakanlığa gitti. Ortaya bugüne kadar benim kendime olan güvenimin tersine bir sonuç çıkmadı. Bana göre çıkması da mümkün değil. Hep söylüyorum. O suç duyurusunda yeralan iddiaların gerçek olması mümkün değil. Olmayan, nasıl var edililir? Bunu benden iyi kim bilir?
Bu suç duyusurun yapılmasına katkıda bulunan bir insanım. Dolayısıyla zaman içerisinde bu konu ile ilgili Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın için şahsi bir nefret, kin veya benzeri bir duygu beslemedim. Beslemeye hakkım olmadığına inandım. Sonuç da benim de istediğim bir adımı atmıştı. Aklanabilme olanağını istemeden de olsa sağlamıştı. Benim tepkim her zaman, “Suç duyurusu tamam da, aynısını siz niye yapıyorsunuz?” şeklindeydi.
Bu duygular içerisindeyken, beni bir gün o suç duyurusunun hazırlanmasında büyük katkısı olan bir isim aradı. “Sana çok haksızlık yaptık. Senden helallik almak istiyorum” diyordu. Benim gibi “Helallik” kelimesinin taşıdığı büyük anlamı bilen bir insan için, bu artık geçmişe bakılmaması gerektiğini gösteren bir adımdı. Nitekim öyle yaptım.
Zaten bir süre önce de Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Mehmet Aktekin bir çok kesimin “Neden?” diyeceğini bile bile bana göre kent adına cesur bir adım atıp, gazetemizi ziyaret etmişti. Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın daha önce buyurmuş, misafirimiz olmuştu. Bu adımlara daha güzel bir adım ile karşılık vermemek, bu kentin bir gazetesi olarak tarih önünde büyük bir vicdan muhasebesi yaşamamıza neden olabilirdi?
Karşılık verdim. Gidip hem Hukuk Danışmanı İlker Gedik’e, hem de Genel Sekreter Mehmet Aktekin’e, her ne yaşandıysa geçmişte kaldığını, artık önümüze bakmamız gerektiğini, bizim hiç kimseyle şahsi bir sorunumuz olmadığını söyledim. Onlar iki buçuk yıl daha, belki de daha uzun bir süre belediyede, biz sağ olduğumuz müddetçe bu meslekte Antalya için çalışacağız. Onlar işlerini yapacak. Onlar işlerini doğru, dürüst yaptığı sürece bizim de bakışımız doğru, dürüst olacak. Bugüne kadar olduğu gibi. Varsa bir yanlışları yine bu kent adına elbet de yazılacak. Aynen böyle söyledim ve asla yazmayacağım, insani boyutu ile özel kalması gereken sohbetler gerçekleştirdim. Mesajımı vererek, kalkıp, işime döndüm.
Peki sonra ne oldu?
Aradan bir hafta geçmeden, “Artık cılkını çıkardınız” dedirtecek yeni bir suç duyurusu yapıldı. Üstelik içerisine hayal ürünü, akıl almaz, var olmadığı için ispatı imkansız bir sürü süsleme laflar eklendi. Yine haysiyet ve onurumuzu hedef alan iddialara yer verildi.
Hoca bunu da iyi yaptı. Daha önce de yazdığım gibi herhalde mesajı, korktuğumuz şeklinde algıladı. Yada ona öyle anlatıldı. Tam tersine sevindik. İyi yaptın hocam. Bunun da sonucunu hep birlikte göreceğiz.
Ama benim sözüm ortada duruyor. Her iddia sahibi, iddiasını ispat etmekle mükelleftir. Hele bu iddia insanların onuru ve haysiyetini hedef alıyorsa, o insanların da “İspat etmediğiniz sürece şerefsiz ve haysiyetsizsiniz” demeye hakkı vardır.
Çünkü sevgili hocam. Orada yazdığın öyle ithamlar varki, bunların doğru olması zaten gerçekleştirenlerin benim gözümde bu sıfatları hak ettiğini gösterir. Bu benim hayata bakışımdır. Bana göre sen onurumuzu ve haysiyetimizi hedef alıyorsun. O zaman ispat edeceksin. Bekliyorum. Bir insanı “çete, organize, para paylaşan” olarak itham ediyorsan, bunun ispatını ortaya koyacaksın. Koyamazsan, sonucuna bu millet önünde katlanmaya da hazır olacaksın.
Trend Haberler
Ehliyet yenileme süresi uzatıldı mı? Ehliyet yenileme son gün ne zaman?
Özgür Özel'den Muhittin Böcek'le ilgili olay iddia!
Oğlu ve gelini itirafçı mı oldu?
Antalya’da rüşvet soruşturmasında yeni gelişme: Tutuklanan iki isim serbest bırakıldı
Büyükşehir’in 24 işletmesi ruhsatsız çıktı!
Antalya Büyükşehir Belediyesi'ne 8'inci dalga 'rüşvet' operasyonu: 8 gözaltı