Her an bir roman. Her roman bir ömür.
İnsan, yaşadıkça sayfalar çevirir; bazen hızlı, bazen ağır.
Kimi satırları unutmak ister, kimileri ise defalarca okumak. Kimi bir cümlede boğulmak ister, kimi bir tümcede yeniden kendine gelmek ister.
Her romanda bir kahraman vardır; kimi zaman biz kendimiz, kimi zaman hayatımıza uğrayan bir yabancıdır o kahraman. Her ömür, satır aralarında saklı kalan cümlelerle anlam ve yol bulur.
Bazı romanlar kısa bir hikâye gibi sessizce biter, bazılarıysa ansiklopediler kadar hacimli, yüzyıllar kadar uzun yaşar. Ama hiçbiri eksiksiz değildir. Çünkü her roman biraz yarım, her ömür biraz kırık kalır.
Belki de güzellik ve espri tam da buradadır. Yarım kalışlarda, tamamlanmamış satırlarda,
okurun hayaliyle tamamlanan cümlelerdedir roman dediğimiz her hikâye.
Ve biz, her gün yeniden yazılan bu romanın yazarları kadar okurları da oluruz kendi hayatımızın. Kimi zaman kalem bizdedir, kimi zaman kader dediğimiz görünmez el çevirir sayfalarımızı.
Yine de ne olursa olsun her an bir roman, her roman bir ömürdür. Ve ömür dediğimiz, okunup bitmeyen,
bitse bile içimizde yankısı kalan bir kitaptır. Kitabımızı ya yazarız ya da okuduğumuz kitaba konu oluruz.