Türkiye'de gazetecilerin "özgür" olmadığını iddia edenlere..

Türkiye'de gazetecilere "sansür" uygulandığını söyleyenlere..

Batı gazeteciliğini Türkiye'ye örnek gösterenlere..

Israrla, bu iddiaların doğru olmadığını, aslında dünyadaki en özgür gazeteciliğin Türkiye'de yapıldığını örneklerle defalarca yazdım, anlattım..

Kendini solcu, devrimci, komünist, sosyal demokrat olarak tanımlayan (öyle zanneden) kesim hep aksini söylemeye devam etti..

Ama..

Zaman ve olaylar “sürekli olarak” beni haklı çıkarıyor..

...

Hatırlar mısınız;

ABD'nin dünya çapındaki en önemli haber kanalı CNN, Türkiye'deki Gezi olaylarını naklen verirken, haberi veren muhabir ve sunucular "eylem hakkı" ve "basın özgürlüğü" naraları atıyordu..

Aynı CNN, Baltimore’daki olayları aktaran muhabirine aynı “özgürlüğü” tanımadı..

Ve kullandığı bir ifade dolayısıyla apar topar özür diletti..

Bizde ise..

Gezi olayları sırasında polislere ve devletin bazı kurumlarına hakaretin de ötesinde ifadeler kullanarak yorum yapan hiçbir gazeteci ya da yorumcuya herhangi bir kanal yönetiminin özür dilettiğini görmedim, duymadım..

Gören ya da duyanınız var mı?

...

İşte ABD'nin "gazetecilik" anlayışı..

Gezi Parkı olayları başlar başlamaz Taksim’e jet hızıyla muhabir gönderen, polis müdahalelerini "özgürlüğe müdahale" ve "şiddet" olarak niteleyen CNN, konu kendi ülkesi olunca sansürcü yaklaşımlarını ardı ardına sıralıyor..

Birçok örneği var da, bunun son örneği Batimore olayları sırasında yaşandı..

CNN’in Baltimore olaylarını aktaran muhabiri Brooke Baldwin, polis memuru olarak görev yapan eski askerlerle ilgili haberinde, “savaşmaya hazırlar” ifadesini kullanınca CNN, muhabirini ciddi biçimde uyardı..

Brooke Baldwin de bir sonraki yayınında hemen özür diledi..

“Kesinlikle yanlış konuştum” diyen Baldwin şöyle konuştu:

“Sözlerimi yüzde yüz acemice seçtim ve söylediklerimi bütün kalbimle geri alıyorum..

Bu konuda çokça düşündüm ve ulusumuzun gazilerine, sizlere, üniforma giyen erkek ve kadınlarımıza son derece saygı duyuyorum..

Bu sabah sizlere büyük bir özür borçlu olduğumu söylemek istedim.."

...

Sadece ABD'de değil, batının gelişmiş bütün ülkelerinde gazetecilere okullarda öğretilen ilk şey, "ulusal çıkar"dır..

Ve "ulusal çıkar" sözkonusu olduğunda "gazetecilik" biter..

O devletlerin güvenlikten sorumlu birimi, herhangi bir olayı "ulusal çıkar" sebebi sayarsa, o olay asla "haber" olmaz, yapılmaz, yapılamaz..

Bu "sansür" müdür?

Belki, ama bizde böyle bir şey olsa ülkede kıyamet kopar..

Bizde, "gazeteci" kimliği ile teröre destek verenler gözaltına alındığında, onları bile sahiplenenler çıkar..

Batıda hiçkimse böyle bir şey yapamaz..

...

Öte yandan..

Batıda hiçbir basın-yayın organı ile çalışanları, Devletin Cumhurbaşkanı, Başkanı, Başbakanı ve Bakanlarına, mahkeme kararı olmadan “hırsız” diyemez, “diktatör” diye nitelendiremez, diyenin haberini de veremez..

Hakaret etmez, edemez, edene yer veremez..

Bizde ise..

Hem gazeteci(!)ler yapar bunu, hem de ağzına geleni söyleyen siyasetçileri manşetlerden indirmez..

Bir gazeteci daha ne kadar “özgür” olabilir, söyler misiniz?

(Türkiye’de gazetecilerin özgürlüğünü devlet, hükümet ya da yasalar değil, sadece “patronlar” engelliyor, bunu unutmayın..)

Yeniden CNN'in tavrına dönelim..

Tekrar soruyorum;

Bizim üniforma giyen kadın ve erkeklerimizden özür dileyen herhangi bir medya mensubu oldu mu?

Cevabınız “hayır” ise..

“Türkiye’de gazeteciler özgür değil” diyen kim olursa olsun, aman iyi tanıyın..

Türkiye’de huzur istemeyenlerin “oyuncağıdır” o..