Klasik bir cumartesi, sıradan bir pazar ve bugün haftanın başlangıç günü.
“Sıradan Pazar” derken, Pazar günümüz eskisi gibi sıradan geçmedi..
Tabi ki Cumartesi’nin hakkını yiyip, Pazar’a atlamayı düşünmüyoruz.
Sadece tatil günümüz olan Cumartesi’nin mi hakkını yiyeceğiz?
‘Köyüm Gözleme Evi’nin bir kez daha uğrak yerimiz olduğunu, Büyük Liman’daki taze balıklarıyla ünlü Balıkçı Yalçın’ın tezgahından yeni tutulmuş izmaritleri topladığımı mı söylemeyeceğim ki?
Hatta ne şom ağızlı olduğumu bile belirteceğim!.
Sabah sabah damacanalarımızı aldık. Sakın ola ki kimse beni pintilikle suçlamasın, bazen astarı yüzünden pahalı bile geliyor, dağ yerinden su doldurmak benim vazgeçilmezlerimdendir.
İlk uğrak yerimiz Büyük Liman. Sabah ihalesi yapılmış taze balıkları başkalarına kaptırmamak adına, soluğu balıkçı Yalçın’ın yanında aldık. Uzun zamandır izmarit bulamıyorduk, Yalçın’ın tezgahında resmen ışıldıyor. Hem ucuz, hem taze hem de damak tadı bir harika olur izmaritlerin. Kasada ne varsa tek tek seçip, doldurdum poşete. Zaten az çıkan izmaritler 2 kilogram ancak geldi.
Balık işini hallettikten sonra sürdüm arabayı Altınyaka tarafına.
Sürdük de, yoldan geçerken sol tarafta gözüme, “Oto lastik tamircisi” levhası ilişti, o yazıyı yüksek sesle okuduğumu, Sude hanım bile duydu. Tam damacanalarımızı aldık, gürül gürül akan sudan doldurmaya yeltendik, bizim gibi su doldurmaya gelen vatandaşın birisi, “Senin arabanın lastiği iniyor bilesin” demez mi?
Araba resmen yatmaya başlamıştı. Anında çalıştırıp, gelirken o okuduğum oto lastik tamircisinin yanında aldığım soluğu. Lastiğin yanağından bir vida girmiş, cebin bir köşesine sıkışan 15 TL’yi o vidacık aldı götürdü.
Bu arada Antalya merkezinde oto lastik yama olayı 10, mecburi yolda lastik tamiri 15 TL bilesiniz.
Lastiğin tamiri sırasında Sude hanımlar, “Baba ne şom ağzın varmış” demez mi?
Ne alakaysa!.
Tekrar döndük su dolduracağımız yere., 4 damacanayı doldurduk. 20 TL cepte kaldı, 15’i lastiğe gitti, 5 TL hala kazançlıyız. Sanki benzini de Saklıkent yolundaki şadırvandan dolduruyoruz ya, onu hiç hesaba katmıyoruz.
Derken, Selma ablamızın Köyüm’de gözlemelerimizi yiyip, sürdük arabayı oto gara doğru. Dilan hanımlar sömestr tatiline geliyor ve onu alacağız.
Aldık.
Meyveci Hüseyin amca Finike’den daha yeni portakal getirmiş.. Haber saldı, “Gel al” diye. Birisi Sun Gate Hüsnü Place’ye verilmek üzere 2 çuval Finike Portakalı’nı aldık. Arabanın içerisindeki yolcuları, su damacanalarını ve malzemeleri eve bıraktıktan sonra Sun Gate Hüsnü Place’nin portakal çuvalını vermek üzere, Yavuz Özcan Parkı’nda soluğu aldık.
Akşama maç vardı. Balığı maçtan sonra yaparız diye telefon açtım, karşıdan, “Olur” cevabı gelince rahat rahat maçımızı izledik. Eve gidince, izmaritlerin yerinde yeller esiyordu.
Meğer hepsini aşırmışlar.
“Sen keyif çatacan, biz aç aç bekleyeceğiz öyle mi” diye çıkıştı Sude hanım. “Ben istedim annem yaptı yedik. Dedem ile anneannem de geldi. Ohh sefamız olsun” diye de nispet yapmaz mı?
Balığa çıktığımızda dahi onlarca mercan ve paşa pantolon tut ama bir tane izmarit bile çekeme. Balıkçı tezgahlarına düşer mi diye büyük limanı mesken tut, tam buldun onu da bir maç yüzünden yiyeme.
Kader mi bu?
Pazar yani dün sabah şöyle bir güllük turu yaptık.
Tabi ki yaya olarak..
Yener Ulusoy Bulvarı üzerindeki yürüyen merdivenli üst geçitten geçtik, geçerken bir de ne gerelim, üst geçit bakımsızlıktan birkaç aya kadar eğer ki yıkılacak duruma gelirse kimse şaşırmasın.
Asansör bölümünün tavanlarındaki alçılar yere düşmüş. Belli ki günlerdir bir tek Allahın kulu elini bile sürmemiş.
Bakkal Şakir geçerken, “Gelin bir çayımı için” dedi, uğradık.
CHP Kepez ilçe örgütü istifalardan dolayı düşmüş. Muratpaşa İlçe örgütü yönetimini de, Genel Merkez görevden alacakmış” demezler mi?
Taş fırından ekmeğimizi aldık, kahvaltıda bir güzel yedik.
Ama benim aklım hala izmaritlerde.
Allah kimseyi izmarite muhtaç etmesin..