Biliyorsunuz..
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında, “Valisi konuşmuyor, Milli Eğitim Bakanı konuşmuyor, Aileden Sorumlu Bakan da zaten birilerinin önüne yatmış vaziyette, o da konuşmuyor” demişti..
Bu sözler, (aklı başında CHP’liler dahil) hemen herkesin tepkisini çekti..
Hatta, (önceki gün yazdım) bu söz nedeniyle Kılıçdaroğlu hakkında “savcılığa suç duyurusu” yapan kadınlar da oldu..
Bu konuşmaya Ak Parti’li vekiller ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da büyük tepki gösterdi..
“Bakan da olsa” bir kadına, “birilerinin önüne yatmış” ifadesi kullanan kim olursa olsun, doğal olanı da bu sözü söyleyene tepki gösterilmesiydi zaten..
…
SAVUNMASINI HATIRLAYIN
Ancak..
Kılıçdaroğlu, kendisine gösterilen tepkilerin ardından çıktı, “sözlerimin arkasındayım” dedi..
“Önüne yatmak sözünü söyleyen ben değilim, Reza Zarrab'a hitaben AKP'li bir Bakan tarafından söylenmiştir, Bakan’ın kadını erkeği yok" diye konuştu..
Yani..
“Siyaseten bir erkek için söylenen söz, kadın için de söylenebilir” demeye getiriyor..
“Ak Parti’li bir Bakan bunu söyledi, ben de Ak Parti’li bir Bakan’a bunu söyleyebilirim” şeklinde savunma yapıyor..
…
SÖZLÜKTE KARŞILIĞI YOK
Peki..
Bu konu bir “namus meselesi” haline getirilmeli miydi?
Araştırdım..
Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde, “önüne yatmak” ifadesinin bir karşılığı yok..
Ama..
Çevremde kim varsa, bu sözün ne anlama geldiğini sordum..
“Cinsellikle ilişkilendirerek” cevap verdiler..
Çıkın insanların arasına ve 12 yaşından yukarı kadın ve erkeklere, “bu söz ne anlama geliyor” diye siz de sorun..
Yüzde 99’u, kesinlikle yine “cinsellikle ilişkilendirerek” açıklayacaktır..
Sözlükte olmasa da, bu sözün toplumda “bir karşılığı” var..
Hem de “kötü anlamda” var..
O halde..
Bir siyasetçi de söylese..
Sözün söylendiği kişi bir “KADIN ve ANNE” olunca..
“Türk toplumunun hassasiyetleri”ne dikkat edilmesi gerekmez mi?
Şuna inanın;
Eğer sözün muhatabı bir erkek olsaydı..
İşte o zaman Kılıçdaroğlu’nun o sözü, “önüne çıkmak, önüne bakmak, önüne düşmek, önüne geçmek, önüne dikilmek, önüne katmak" olarak algılanabilir, kimse de buna takılmaz, tepki göstermezdi..
…
SÖZCÜ YİNE “KİN” KUSTU
Burada sözü yine meslektaşlarıma getireceğim..
Sözcü Gazetesi, yaşanan bu durumu şöyle aktarmış:
“Saray ve iktidarın belaltı siyasetine kurşun gibi sözler..
Kılıçdaroğlu, kastetmediği sözler üzerinden kendisine linç kampanyası başlatan Erdoğan ve AKP’lilere tokat gibi cevap verdi: Bizi Başbakan, Bakan eleştirir.. Cumhurbaşkanı neden bu tartışmaların odağı haline geliyor, her şeye maydanoz oluyor.. 2 dakika sus.. Niye hep konuşuyorsun kardeşim?”
…
Şunu açık ve net söyleyeyim, bu sözler aslında Kılıçdaroğlu’nun değil, bizzat Sözcü Gazetesi’ni yapanların her gün değişik ifadelerle yansıttıkları sözlerdir..
Bunları Kılıçdaroğlu söylemeseydi bile, gazete “aynı sözleri” yine yazacaktı, emin olabilirsiniz..
Öte yandan..
Cumhurbaşkanı da olsa, Erdoğan “siyasi” bir kişiliktir..
Eski Cumhurbaşkanları gibi, susup bir kenarda oturmasını kimse beklemesin artık..
…
BU SÖZLERİ NİYE SÖYLEDİ?
Kılıçdaroğlu, aslında bu sözlerinin tepki göreceğini çok iyi biliyordu..
Toplumun “namus” hassasiyetini bile bile, “BELALTI” anlama da çekilebilen bir cümleyi kasıtlı olarak söyledi..
Niye söyledi?
Amacı, dikkatleri “parti içinde kendisiyle ilgili tartışmalardan başka taraflara” yöneltmek, böylece bazı girişimleri için zaman kazanmaktı..
İki-üç gündür, parti içinde ya da dışında “Kemal Kılıçdaroğlu CHP’yi eritiyor, artık gitmeli” anlamına gelecek herhangi bir söz duyuyor musunuz?
Hatta..
Dikkat edin; eleştiren CHP’liler bile, Ak Parti’liler tepki gösterince Kılıçdaroğlu’nu korumaya başladılar..
Yani; “hedef” 12’den vuruldu..
Yerseniz..