Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun (UNFPA) yayınladığı son rapor, dünya genelinde çocuk sahibi olmanın her geçen yıl daha da zorlaştığını gözler önüne serdi. Verilere göre, doğurganlık oranları 1960’lardan bu yana en düşük seviyeye gerilemiş durumda. Ama mesele sadece insanların çocuk istememesi değil; daha çok, çocuk yapmak isteseler bile buna imkân bulamamaları. Ekonomik zorluklar, barınma sıkıntısı, iş güvencesizliği, sağlık hizmetlerine erişememe gibi çok temel sorunlar, insanların çocuk sahibi olma hayalini gölgeliyor.
ÇOCUK İSTİYORUZ AMA HAYAT MÜSADE ETMİYOR
Yapılan araştırmalarda dünya çapında her beş kişiden biri, istediği sayıda çocuk sahibi olamayacağını söylüyor. Bunun sebebi çoğu zaman biyolojik değil. İnsanlar, “Evimiz yok, işimiz güvencesiz, kreşler pahalı, devlet destek vermiyor” diyerek bu hayallerini erteliyor. Örneğin UNFPA uzmanlarından Prof. Dr. Shalini Randeria, çocuk sahibi olmanın sadece bireysel karar değil, bir sistem meselesi olduğunu açıkça ifade ediyor. Yani insanlar çocuk istese bile, devletler sosyal hizmetlerle bu kararı kolaylaştırmadığı sürece doğurganlık düşmeye devam ediyor.
EKONOMİ, KONUT, İŞSİZLİK... HER ŞEY ÜST ÜSTE BİNDİ
Rapora göre;
Yüzde 39’u maddi imkânsızlıkları,
Yüzde 21’i işsizlik veya güvencesiz işleri,
Yüzde 19’u konut sorunlarını,
Yüzde 12’si ise uygun çocuk bakım hizmetlerinin eksikliğini çocuk sahibi olamamanın temel nedeni olarak görüyor.
Birçok ülkede ev fiyatları ve kiralar maaş artışlarının çok üzerinde seyrediyor. BM’ye göre bugün 1,6 ila 3 milyar insan hâlâ güvenli bir konuta sahip değil. Düşünsene; bir ailenin temel hakkı olan “başını sokacak bir evi olsun” isteği bile lüks sayılabiliyor.
ÜREME HAKLARI HERKESE AÇIK DEĞİL
UNFPA ayrıca, tıbbi yollarla çocuk sahibi olmayı sağlayan üreme destek yöntemlerinin dünya genelinde çok sınırlı bir kesim tarafından erişilebilir olduğunu söylüyor. Özellikle cinsel yönelim veya cinsiyet kimliği gibi sebeplerle dışlanan bireyler için bu olanaklar yok denecek kadar az. Öte yandan bazı ülkelerde nüfus azaldıkça hükümetler gençleri çocuk yapmaya teşvik etmek için baskıcı uygulamalara yöneliyor. Ama bu tarz politikalar bireysel haklara zarar verdiği gibi, çoğu zaman ters tepiyor. Zorla çocuk yaptırmak değil, çocuk yapmayı kolaylaştırmak gerekiyor.
GELECEĞE UMUT AZALDIKÇA DOĞURGANLIK DA AZALIYOR
Savaşlar, pandemiler, iklim krizi ve siyasi istikrarsızlıklar da insanların çocuk yapma kararlarını etkiliyor. Katılımcıların yüzde 14’ü bu gibi krizlerin doğrudan etkili olduğunu söylüyor. Ayrıca yüzde 9’u, çevre sorunları ve iklim değişikliği nedeniyle çocuk sahibi olmak istemediğini belirtiyor. İnsanlar artık “böyle bir dünyaya çocuk getirmeli miyiz?” diye düşünüyor. 2024’te yapılan küresel bir ankette insanların yüzde 56’sı iklim krizini haftada en az bir kez düşündüğünü söylüyor. Bu, insanların çocuk yapma kararının ne kadar karmaşık hale geldiğini gösteriyor.
PEKİ TÜRKİYE BU TABLONUN NERESİNDE?
Aslında Türkiye, bu küresel tablonun tam da ortasında. TÜİK verilerine göre Türkiye’de 2023 itibarıyla doğurganlık hızı 1,51’e düştü. Bu rakam, nüfusun kendini yenileyebilmesi için gerekli olan 2,10 seviyesinin çok altında. En yüksek doğurganlık oranı Şanlıurfa, en düşük ise Karabük, Zonguldak ve Bartın gibi şehirlerde.
Neden mi düşüyor? Çünkü Türkiye’de de insanlar ekonomik olarak kendini güvende hissetmiyor. Gençler iş bulamıyor, bulsa da düşük maaşlarla yaşıyor. Evlilik yaşı giderek yükseliyor çünkü düğün yapmak, ev tutmak, çocuk bakmak lüks hale geldi. Özellikle büyük şehirlerde kira fiyatları uçmuş durumda. Asgari ücretle geçinen biri için çocuk sahibi olmak bir hayal haline geliyor.
Kreş ücretleri özel sektörde çok yüksek, kamu kreşleri ise hem yetersiz hem de erişimi zor. Doğum sonrası annelere verilen izin yetersiz, babalara verilen izin sembolik. Devletin aileyi destekleyen sosyal politikaları hâlâ çok zayıf. Tüm bunların üzerine bir de siyasi belirsizlik, eğitim sistemi sorunları ve gençlerin gelecek kaygısı eklenince, insanlar çocuk yapmayı ertelemeyi ya da tamamen vazgeçmeyi tercih ediyor.
ÇÖZÜM NEREDE?
UNFPA’nın raporu aslında çok açık bir mesaj veriyor: İnsanların çocuk yapması için baskı kurmayın, onların yaşam şartlarını iyileştirin. Barınma, iş, sağlık, kreş, güvenlik gibi temel alanlarda insanlara destek verin. Çünkü çocuk yapmak bir “görev” değil, bir haktır. Ve insanlar bu kararı özgürce, bilinçli şekilde ve desteklenerek almalı.
Türkiye için de çözüm, doğurganlık oranını artırmaya çalışmaktan çok, insanların çocuk yapabilmesini sağlayacak bir sosyal güvenlik ağı kurmaktan geçiyor. Aksi halde gençler ya çocuk yapmayacak ya da yurtdışında yaşam kurmayı düşünecek. Ve bu da ülkenin geleceği için çok daha derin bir kriz anlamına gelecek.
İşte küresel tablo bu. Giderek artan ekonomik yükler, güvencesizlik ve gelecek kaygısı, insanların en temel kararlarından biri olan çocuk sahibi olma arzusunu bile baskılıyor. Şimdi mesele şu: Dünya ve Türkiye, bu sorunu sadece istatistik olarak mı görecek, yoksa insan hayatına dokunan gerçek çözümler mi üretecek?
Kaynak: Euronews
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar
[email protected]
KÜRESEL DOĞURGANLIK KRİZİ DERİNLEŞİYOR
Zafer Özcivan
Yorumlar
Trend Haberler

Antalya’da 7 Milyarlık vurgun: Galeri sahibi sırra kadem bastı!

Jeff Bezos ile masalsı düğün ile evlenmişti: Lauren Sánchez kimdir?

Rıza Tamer kimdir, eski eşi kim? “Benden Sonra” şarkısıyla yeniden zirvede

iPhone 17 Pro ile devrim başlıyor: Apple tasarımı baştan yazıyor

O İDDİALARIN BİRİNİN BELGELERİ ELİME ULAŞTI: SÖYLEYECEK SÖZÜNÜZ VAR MI?

Cem Kotan: ‘Kendimi halka emanet ettim’