Avrupa’da eğitim finansmanına ilişkin son veriler, eğitime ayrılan kamu kaynaklarının giderek azaldığını ortaya koyuyor. Eurostat’ın yayımladığı istatistikler, okul öncesinden yükseköğretime kadar yapılan harcamaların Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) içindeki payının Avrupa Birliği genelinde yüzde 4,66’ya gerilediğini gösteriyor. Bu oran, 2013’ten bu yana kaydedilen en düşük seviyeye karşılık geliyor.
Türkiye açısından tablo çok daha dikkat çekici. AB ülkeleri ve aday ülkelerin birlikte değerlendirildiği 30 ülkelik listede Türkiye, GSYİH’sinin yalnızca yüzde 3,38’ini eğitime ayırarak 27. sırada yer aldı. Yani Türkiye, eğitime ayrılan kamu harcamaları bakımından Avrupa’nın en alt sıralarında bulunuyor.
En Alt Sıralardaki Ülkeler: Hırvatistan, Romanya, Sırbistan ve Türkiye
Listenin en sonunda GSYİH’sinin yalnızca yüzde 1,54’ünü eğitime ayıran Hırvatistan var. Onun hemen önünde Romanya (29. sıra) ve Sırbistan (28. sıra) geliyor. Türkiye ise bu üç ülkenin hemen üzerinde yer bulabilmiş durumda. Bu tablo, özellikle genç nüfusunun büyüklüğüyle bilinen Türkiye’nin, eğitim finansmanında Avrupa standartlarının oldukça gerisinde kaldığını ortaya koyuyor.
2019 ile 2022 yılları arasında Zagreb yönetiminin eğitim bütçesini yüzde 2,38 oranında kısmış olması, AB genelinde kaydedilen en sert düşüş olarak kayda geçti. Ancak buna rağmen Hırvatistan dışında pek çok Doğu Avrupa ülkesinin eğitim finansmanında Türkiye’den daha yüksek seviyede olduğu gözden kaçmıyor.
Kuzey Avrupa Zirvede: İsveç, İzlanda ve Belçika
Öte yandan listenin zirvesinde Kuzey Avrupa ülkeleri yer alıyor. İsveç, GSYİH’sinin yaklaşık yüzde 7’sini eğitime ayırarak birinci sırada bulunuyor. Onu yüzde 6’nın üzerindeki oranlarla İzlanda ve Belçika izliyor. Finlandiya ve Danimarka da güçlü kamu yatırımlarıyla ilk beş içinde yer alıyor. Bu tablo, sosyal refah devleti anlayışının en güçlü şekilde uygulandığı ülkelerde eğitimin öncelikli alanlardan biri olmaya devam ettiğini gösteriyor.
Eğitim Harcamalarının Dağılımı: İlkokul ve Ortaöğretim Ön Planda
Avrupa genelinde kamusal eğitim harcamalarının en büyük kısmı ilkokul ve alt ortaöğretime ayrılıyor. Bu pay yüzde 40,6 seviyesinde. Yükseköğretim harcamaları yaklaşık dörtte birlik bir dilimle yüzde 26,3 oranında gerçekleşirken, üst ortaöğretim yüzde 21,6’lık paya sahip. En küçük bütçe ise okul öncesi eğitime gidiyor. Çocukların en kritik gelişim dönemine karşılık gelen okul öncesi eğitim, toplam harcamaların yalnızca yüzde 11,4’ünü alabiliyor. Bu da özellikle uzun vadeli insan sermayesi gelişimi açısından tartışmalı bir durum yaratıyor.
Ailelerin Omuzlarındaki Yük: Artan Eğitim Maliyetleri
Kamu kaynaklarının sınırlı kalması, doğrudan doğruya ailelerin yükünü artırıyor. Avrupa genelinde öğrenciler ve veliler farklı türlerde mali desteklerden faydalansa da bu desteklerin dağılımı ülkeden ülkeye büyük farklılıklar gösteriyor.
Lisede okuyan öğrenciler, kişi başına yıllık ortalama 1.766 euro (yaklaşık 85 bin TL) ile en fazla desteği alıyor. Buna karşılık üst ortaöğretimde öğrenci başına yalnızca 533 euro düşüyor. Yükseköğretim için sağlanan desteklerde ise ülkeler arasındaki fark çok daha keskin.
Norveç ve Danimarka, öğrenci başına yıllık 8 bin euronun üzerinde yardım sağlayarak zirvede yer alıyor. Bu destekler, burs, kredi ve ödenekler şeklinde dağıtılıyor. Hollanda, İsveç, Norveç ve İzlanda gibi ülkelerde öğrencilere sağlanan mali yardımların büyük kısmı kredi biçiminde olurken; Yunanistan, Hırvatistan ve Çekya gibi ülkeler ise en düşük desteği veren ülkeler arasında bulunuyor.
Türkiye’de Eğitim Finansmanı: Çıkmaz Sokak mı?
Türkiye’nin GSYİH’sinin yalnızca yüzde 3,38’ini eğitime ayırması hem öğrencilerin hem de ailelerin giderek artan maliyetlerle baş başa kalmasına yol açıyor. Özel okulların payının hızla yükseldiği, dershane ve özel ders sektörünün büyüdüğü bir ortamda, devletin sınırlı katkısı özellikle düşük ve orta gelirli aileleri daha da zor durumda bırakıyor.
Avrupa’nın pek çok ülkesinde öğrenciye doğrudan mali destekler sağlanırken, Türkiye’de bu desteklerin son derece sınırlı olduğu biliniyor. Burs ve kredi sistemleri var olsa da sağlanan miktar hem yetersiz hem de giderek artan hayat pahalılığı karşısında etkisiz kalıyor.
Sonuç: Eğitimde Kamu Harcamaları Bir Yatırım Olarak Görülmeli
Eğitime ayrılan kaynakların azalması yalnızca bugünün sorunlarını değil, geleceğin ekonomik ve toplumsal yapısını da şekillendiriyor. Bilim, teknoloji ve inovasyon çağında nitelikli insan gücü yetiştirmek, ülkelerin rekabet gücünün en önemli unsuru. Bu nedenle İsveç, Finlandiya ve Danimarka gibi ülkeler eğitime daha fazla kaynak ayırmayı bir maliyet değil, geleceğe yapılan yatırım olarak görüyor.
Türkiye’nin de genç nüfus avantajını fırsata çevirebilmesi için eğitim bütçesini artırması kaçınılmaz görünüyor. Aksi halde, hem ailelerin üzerindeki yük daha da ağırlaşacak hem de uzun vadede ekonomik büyüme ve kalkınma potansiyeli sınırlanacak.
TÜRKİYE’NİN EĞİTİM HARCAMALARI
Zafer Özcivan
Yorumlar
Trend Haberler

Antalya Havalimanı’nda sistem çöktü

Hafriyat operasyonu: 20 gözaltı kararı, 16 kişi yakalandı

Antalya-Alanya Otoyolu’na 140 milyon euroluk finansman onayı

İfadeler ortaya çıktı... Antalya’da rüşvet çarkı: "Poşetlerle milyonlar, tapu ve lüks araç pazarlıkları”

Antalya Büyükşehir Belediyesi soruşturmasında 3 isim tahliye edildi

Antalya'da yarın hava nasıl olacak? 30 Eylül Salı