Dünya genelinde yoksul ve düşük gelirli ülkelere yönelik yapılan sağlık yardımları, 2025 yılı itibarıyla son 15 yılın en düşük seviyesine indi. ABD merkezli Sağlık Ölçümleri ve Değerlendirme Enstitüsü’nün (IHME) hazırladığı kapsamlı rapor, Covid-19 pandemisinden sonra zaten gerilemeye başlayan küresel sağlık finansmanının bu yıl adeta çakıldığını ortaya koyuyor.
2021’de 80,3 milyar dolar gibi yüksek bir seviyeye çıkan uluslararası sağlık yardımları, yıllar içinde giderek düşerek bu yıl sadece 38,4 milyar dolara geriledi. Araştırmacılar, eğer mevcut gidişat devam ederse 2030 yılına kadar yardımların yüzde 8 daha düşerek 36 milyar dolara kadar inebileceğini öngörüyor.
Bu kesintiler, HIV/AIDS, sıtma ve tüberküloz gibi küresel ölçekte büyük mücadele yürütülen hastalıklarla savaşta yıllardır kaydedilen ilerlemeyi tehdit ediyor. Üstelik sadece sağlık değil; temiz içme suyuna erişim, gıda güvenliği ve özellikle de hamile kadınlar ve çocuklar için hayati sağlık hizmetleri de bu kesintilerden doğrudan etkileniyor.
Küresel sağlık yardımları nasıl organize ediliyor?
Bu yardımlar basitçe birkaç devletin karşılıksız yaptığı bağışlardan ibaret değil. Aslında çok katmanlı ve kurumsal bir yapı var.
Çok taraflı fonlar ve kuruluşlar:
Dünya Bankası, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Küresel Fon (The Global Fund), Gavi (Aşı İttifakı) gibi kuruluşlar; bağışçı ülkelerden ve bazen özel sektörden topladıkları fonları yöneterek, farklı program ve projelere aktarıyor.
İkili yardımlar:
ABD, İngiltere, Almanya gibi ülkeler kendi kalkınma ajansları (örneğin USAID) aracılığıyla doğrudan belirli ülkelere veya projelere finans sağlıyor.
Acil insani yardım mekanizmaları:
Deprem, salgın, kuraklık gibi krizlerde hızlı müdahale için oluşturulan özel bütçeler ve acil durum fonları bulunuyor.
Sivil toplum ve vakıflar:
Bill & Melinda Gates Vakfı gibi büyük vakıflar ve uluslararası STK’lar, küresel sağlık alanına yıllık milyarlarca dolarlık katkı sağlıyor.
Bu sistem yıllar içinde, özellikle 2000’li yıllardan sonra kurumsallaşarak çok daha verimli hale gelmişti. Ancak küresel siyasetteki gerilimler, bütçe baskıları ve son dönemde artan savunma harcamaları nedeniyle sağlık alanındaki yardımlar kısılmaya başladı.
En sert kesintiler ABD ve Avrupa’dan
IHME raporuna göre, bu düşüşün ana kaynağı ABD’nin büyük kesintileri. ABD, uzun yıllardır dünyanın en büyük sağlık finansörüydü ve örneğin HIV/AIDS ile mücadelede PEPFAR programı sayesinde milyonlarca hayat kurtarmıştı. Ancak ABD yönetimi, 2024’e kıyasla bu yıl uluslararası sağlık yardımlarını yüzde 67 gibi çok yüksek bir oranda azaltmayı planlıyor.
Benzer şekilde İngiltere ve Almanya da savunma ve güvenlik bütçelerine öncelik vererek sağlık yardımlarını azalttı. Fransa ise “bu paralar gerçekten etkili kullanılıyor mu?” tartışmalarının etkisiyle bütçesini kısma kararı aldı.
Her ne kadar Japonya, Güney Kore ve Avustralya küçük artışlar yapsa da bu artışların toplam hacmi ABD ve Avrupa’daki kesintilerin boşluğunu doldurmaktan çok uzak.
Bu tablonun Türkiye ile ilgisi nedir?
Türkiye, küresel sağlık fonlarında büyük bağışçı ülkeler arasında değil; ancak küresel sağlık politikalarına giderek daha fazla entegre olan ve insani diplomasi yürüten bir ülke konumunda.
Türkiye, özellikle Afrika ülkeleri başta olmak üzere bazı bölgelere doğrudan sağlık yardımı, ilaç ve ekipman desteği sağlıyor. Bu yardımların ölçeği ABD veya AB ile karşılaştırılamaz ama insani diplomasi açısından sembolik ve bölgesel etkisi var.
Küresel fonlara üyelik ve katkı: Türkiye, Dünya Sağlık Örgütü ve bazı çok taraflı fonlara düzenli katkıda bulunuyor. Küresel sağlık yardımlarının düşmesi, dolaylı olarak Türkiye’nin de destek verdiği projelerin daralmasına neden olabilir.
Sağlık turizmi ve sağlık diplomasisi: Türkiye, gelişmekte olan ülkelerden hasta kabul eden önemli bir merkez. Sağlık yardımlarının azalması, bazı ülkelerde yoksul hastaların tedavi için yurtdışına gönderilmesini zorlaştırabilir ve Türkiye’ye gelen hasta sayısını düşürebilir.
Göç ve sınır ötesi sağlık riskleri: Türkiye; Suriye, Irak gibi kriz bölgelerine komşu olduğu için, küresel sağlık yardımlarının azalması bu bölgelerdeki bulaşıcı hastalık risklerinin artmasına ve Türkiye’nin de bundan etkilenmesine yol açabilir.
Genel değerlendirme: Kısır döngü riski
Uzmanlara göre, küresel sağlık yardımlarındaki bu hızlı ve keskin düşüş, sadece yardım alan ülkeleri değil, uzun vadede bütün dünyayı olumsuz etkiler. Çünkü bulaşıcı hastalıklar, göç dalgaları ve bölgesel krizler, küresel bir sorun olarak geri döner.
Bir yandan gelişmiş ülkelerde artan savunma ve güvenlik kaygıları, bir yandan ekonomik belirsizlik, küresel sağlık yardımlarının öncelik sıralamasında geriye düşmesine neden oldu. Ancak sağlık alanına yapılan yardımlar; uzun vadede barış, istikrar ve ekonomik gelişmenin de temel taşlarından biri.
Kısacası, sağlık yardımları sadece “yardım” değil; küresel dayanışmanın ve ortak geleceğin sigortası. Türkiye gibi bölgesinde insani diplomasi yürütmeye çalışan ülkeler için de bu alan, uzun vadede uluslararası saygınlık ve etki alanını güçlendiren önemli bir araç.
Küresel eğilimlerin tersine çevrilmesi ise, hem gelişmiş ülkelerin yeniden sorumluluk üstlenmesini hem de Türkiye gibi orta ölçekli ülkelerin de katkılarını artırmasını gerektiriyor. Çünkü sağlık; sadece yoksulların değil, herkesin ortak meselesi.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar
[email protected]