İlk Almanya ziyaretim öncesinde, aklımda bin bir soru ve merakla Antalya Havalimanının yolunu tutuyorum.

Antalya Gazeteciler Cemiyetinin Presse Club Nürnberg kardeşliğinin sonucu olarak ilk kez bu çalışma programına katılacak yirmi meslektaşımı da merak ediyorum. Bu güne kadar seksen meslektaşımın deneyim kazandığı bu çalışmada sıra bizlerdeydi. Havaalanında genç ve dinamik ekiple tanışmamızın ardından keyifli bir çalışma gurubu olduğumuz kanaatine vardım.

Nürnberg’i uçak alçalırken gökyüzünden izliyorum. Yeşil, doğa harikası bir yer. Irmaklar, ormanlar ve klasik Alman evleri karşılıyor bizleri. Havaalanında bizleri karşılayan Alman Polisinde sakallı olanda küpeli olanda var. Kimse şekle takılmamış, işine bakıyor.

Havalimanında bir sürpriz bizleri bekliyordu. Havalimanının 60. kuruluş yıldönümü vesilesiyle İtfaiye, Polis gibi kamu görevi yapan kurumlar Halkla buluşuyordu. Duyarlı anne ve babalar çocuklarını getirmiş ve görevlilerle araçlarda zaman geçirmesini sağlıyordu. Demem o ki, kimse çocuğunu polisi göstererek korkutmuyor. Bilinçaltına Polis, İtfaiyeci ve kamu görevlileri mesajını veriyor. Belki de o andan itibaren o çocuğun hayalini bir polis veya İtfaiye üniforması süslüyordu. Hiçbir resmi kurum aracında resmi plaka yoktu. Bunun bir avantajmı dezavantajmı olduğu ise göreceli bir kavram.

Yol boyunca sık sık konutlarla evler arasında ses duvarları görüyoruz. Mülk sakinlerinin huzuru ve rahatı için karayolları üzerine düşeni yapmış. Şehir mimarisi yatay. Bahçeler vazgeçilmez. Bahçesi olmayanların pencerelerini çiçekler süslüyor. Çiçekler Antalya’dan. Bavyera Eyaletinin sardunya kralı biz Antalyalılarız desem yanlış olmaz.

Aslında KIRCAMİ planlamamızda bir heyet keşke bu şirin Nürnberg’i incelese.. Kırcamii kadar Varsak’ta bu proje için biçilmiş kaftan yerlerimiz. Yatay yapılaşma ve yeşil dokuyla klasik Türk Mimarisi harmanlansa, Antalya içinde yeni bir Antalya inşa edilse, Antalya evleri hayat bulsa, her şeyiyle örnek bu proje Türkiye de istenince yapılabiliyormuş dedirtecek cinsten ete tırnağa bürünse. İnanıyorum ki her yetkili ve sorumlu böyle büyük bir projede pay sahibi olmak isteyecektir.

Otele yerleşip, kardeş kulübümüzün yönetici ve üyeleriyle İstanbul Restaurant’ta buluşmaya geçiyoruz. Adıyla, çalışanlarıyla bizden birileri. Ne yalan söyleyeyim Adıyamanlı işletme sahibi güzel iş çıkarmış. Gerçi ilerleyen günlerde keşfettiğimiz Türk mahallesiyle, Konyalı işletme sahibinin Mevlana Lokantasını tek geçeriz. Yolunuz düşerse Mevlana ve Lavaşh lokantalarını tavsiye ederim. Mevlana Lokantasının sahibi sizi sadece doyurmuyor. Türk usulü semaverde çayıyla memlekette olduğunuzu hissediyorsunuz. Masaya gönderdiği meyveyle türk misafirperverliğini yaşıyorsunuz.

Almanya demek kurallar, kurallar demek. Bisikletle ulaşımın yaygın ve tercih edilen bir sistem olduğunu tecrübe etmek. İşsizlik ve pahalı bir yaşam demek. Mesleğinizi beğenmezseniz, bir başka mesleğe geçmeniz için üç yıl eğitim almanız gerekiyor. Belgeniz yoksa Almanya da hep işçisiniz ve vasıfsız işçi kalmaya mahkumsunuz.

Almanya notlarımız heybemizde fırsat buldukça paylaşmaya devam edeceğiz. Her zaman dediğimiz gibi “geziniz sıhhat bulunuz” emri doğrultusunda Dünya’yı sizlere anlatmaya devam edeceğiz.