Hepimizin bir utancı vardır. Çok konuşulmaz ama hep taşınır.

Ergenlik çağında, büyük bir özgüven patlamasıyla alınmış o mail adresi mesela…

O dönem “çok havalı” gelen, bugün ise telefonda bir form doldururken sesli okumaya utanılan adresler.

Hani şu “xXcoolboy97Xx”, “prensesim_1907”, “karizma_adana”, “askadamiyim” tadındaki efsaneler…

Yıllar geçti.

O mail adresi kaldı.

CV’lere girdi, banka kayıtlarına girdi, resmi başvurulara girdi.

Hayat ciddileşti ama mail adresi ergenlikte kaldı.

İşte şimdi Google, bu kronik utanca küçük ama anlamlı bir kapı aralıyor.

Artık Gmail adresini değiştirmek mümkün oluyor.

Hem de hesabın içindeki hiçbir şey gitmeden:

Maillerin, fotoğrafların, Drive dosyaların, anıların… Hepsi yerli yerinde kalıyor.

Sadece isim değişiyor.

Bir nevi “ben büyüdüm” deme hakkı.

Ama Google da haklı; bu işi sınırsız bırakmıyor.

Yılda sadece 1 kez, bir hesapta ise en fazla 3 kez değiştirme hakkı tanıyor.

Yani bu bir oyuncak değil, bir telafi şansı.

Düşünerek kullanman gereken bir hak.

Boşta olan bir kullanıcı adı bulursan, yani kimsenin almadığı temiz bir Gmail adresi…

Artık onu alıp geçmişinle vedalaşabiliyorsun.

Üstelik eski adresin de tamamen yok olmuyor; gelen mailler hâlâ sana ulaşıyor.

Kimse “ulaşamadım” diyemiyor.

Bu küçük değişiklik aslında büyük bir psikolojiye dokunuyor.

Çünkü insan bazen sadece mail adresini değil, o adresle hatırlanan halini de geride bırakmak istiyor.

Bugün iş insanıyız, gazeteciyiz, esnafız, ebeveyniz…

Ama hâlâ ergenlikte seçilmiş bir isimle muhatap alınıyoruz.

Google’ın attığı bu adım, teknolojik olduğu kadar insani de.

Belki de mesele mail adresi değil.

Mesele, “artık o kişi değilim” diyebilmek.

Ve evet…

Artık diyebiliyorsun.