Sevgili okuyucular; ilk gün yazıları genellikle gazetecilik mesleği ve etiği üzerinedir. Yazarın meramının ne olduğu ifade edilir.

Ben de bu geleneği sürdüreceğim.

Öyle uzun boylu “ben şuyum, ben buyum” diyerek sizleri meslek özelimle fazla sıkmak istemiyorum.

Görevlerim gereği, masanın her iki yanında olmam hasebiyle olayları, gelişmeleri değişik açılardan değerlendirecek gözlemlerimi, önerilerimi, eleştirilerimi sizlerle paylaşacağım.

Tabii ki bunları yazarken gazeteci olmanın verdiği imkanları göz önünde bulundurarak, eleştiri sınırlarının nerede başladığını nerede bittiğini hiçbir zaman unutmayacağız.

Ancak, taviz vermeyeceğimiz bir konu var, özellikle belirtmeden geçemeyeceğim o da; Antalya aşkı…

Antalya için taş üstüne taş koyanın sonuna kadar yanında yer alacağız, Antalya’nın yoluna taş koyanın da yine, sonuna kadar karşısında olacağız.

İster kamuda ister özel sektörde olsun, Antalya ile ilgili her türlü gelişmeyi, en yakın takipçisi olarak sizlere bilgi sahibi olma özelliğimizi de ortaya koyarak aktaracağız.

Özellikle gazetecilik mesleğimin yanında kamu sektöründe de çalışmanın verdiği deneyim ve birikimlerimin bu köşede yazılacaklara önemli ölçüde referans olacağın da belirtmeliyim.

Bu özelliği bu köşeyi yakından takip edecekler kısa bir süre içerisinde anlayacaklardır. Öyle kulaktan dolma bilgilerle, hiçbir önemi olmayan dedikodularla değil; belgelerle, doğru istihbaratla hazırlanmış yazılarla huzurunuza çıkacağım.

Antalya için taraf olacağım.

Büyük bir önemle vurgulamak isterim ki, ben tarafım.

Taraflı bir yazarım.

Bu konuda tarafımız ve rengimiz bellidir; kırmızı-beyaz…

Başka rengimiz olmaz…

Olamaz…

Görevimiz ve misyonumuz budur.