Kendilerine “Keşif Ekibi” adını veren bir grup gazeteci, akademisyen, üniversite öğrencisi ve yönetmen Antalya’nın doğa ve tarihi güzelliklerini ortaya çıkarmak için uzun zamandır uğraş veriyor.
Ekipte yer alan gazeteci dostum Hidayet Gültekin, beni geçen salı günü gerçekleşen geziye davet etti. İlk olarak gidip gitmeme konusunda kararsızdım. Son anda ekibe katılmaya karar verdim. Gezi ekibinde bizim dışımızda Süleyman Demirel Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mustafa Zihni Tunca, Akdeniz İletişim Derneği Başkanı Hüsamettin Oğuz, Süleyman Demirel Üniversitesi SMK Başkanı Agah Başdeğirmen, Yakın Doğu Üniversitesi Öğretim Üyesi Harun Korkmaz, üniversite öğrencisi Seda Üstündağ, gazeteci Murat Seyirci ve Seval Ülker yer aldı.
Daha önce 5 gezi gerçekleştiren ekibin altıncı gezisinin ilk durağı Ariassos oldu. Antalya’dan Burdur’a giderken anayola yakın olan bu tarihi şehir Selçuklular döneminde kurulmuş. Antalya’ya uzaklığı 50 kilometre. Bu tarihi şehir, maalesef yok olmakla yüz yüze. Hayvanların otlatıldığı ve define avcıları tarafından her yeri delik deşik edilen şehirde deyim yerindeyse taş üstüne taş bırakılmamış. Lahit mezarların neredeyse tamamının kırıldığı antik kent koruma altına alınmazsa kısa sürede yok olmakla karşı karşıya kalacak. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bugüne kadar olaya duyarsız kalması ise düşündürücü. En kısa zamanda yetkililerin harekete geçmesi gerektiğini dile getirdikten sonra dönelim gezimize.
Ariassos’dan sonra ikinci durağımız Kırkgöz Han’ı oldu. Kırkgöz Han da tıpkı Ariassos gibi Selçuklular döneminden kalma. Kırkgöz Han’ın daha önce harabe olduğunu dile getiren arkadaşlar, hanın bir özel firmaya kiralandığını belirttiler. Firma tarafından 19 yıllığına kiralandığını öğrendiğimiz han adeta küllerinden yeniden doğmuş. Film ve diziler için kiralanan bu bölge gerçekten görülmeye değer. Burada devlet-vatandaş işbirliğinin en güzel örneğini gördük.
Kırkgöz Han gezimizi tamamladıktan sonra rotayı bu kez Güver Uçurumu’na çevirdik. Antalya’ya en fazla 10 kilometre uzaklıkta olan bu muhteşem yeri ilk kez görme fırsatı buldum. Seyrine doyum olmayan bölgede ayrıca yaban keçileri ve geyikler de bulunuyor. 15 yıl önce bir yangında kül olan bölge adeta yeniden ayağa kalkmış ve ziyaretçilerini bekler gibiydi. Antalya’da yaşayan birçok kişinin görmediği bu bölgenin sahipsiz bırakıldığını da belirtmeden edemeyeceğim. Adeta kaderine terk edilen bu alana en kısa zamanda el atılmasında yarar var. Yetkililere harekete geçmeleri için buradan çağrıda bulunmak istiyorum.
Gelelim gezimizin son durağı olan Evdir Han’a. Gezinin finali maalesef kötü bitti. Evdir Han’ı görünce gözlerime inanamadım. Tarihi bir han tek kelimeyle kaderine terk edilmiş. Her yeri yıkık ve dökük olan handa içimizi acıtan manzaralar gördük. Tıpkı Ariassos gibi hiçbir yetkilinin ilgilenmediği bu tarihi han, yok olmakla yüz yüze. Öğrendim kadarıyla Kırkgöz Han’ı kiralayan firma buraya da talip olmuş. Ancak parasal konularda devletle anlaşamamışlar. Durum böyle olunca han da kaderine terk edilmiş. Burası elden gitmeden hemen harekete geçilmesi gerekir. Yetkililer burayı ayağa kaldırmak için çabalamalı. Eğer bunu yapmıyorsa mutlaka kiraya vermeli. Değilse yukarıda da dile getirdiğim gibi bu tarihi han yok olup gidecektir.
Uyarılarımın dikkate alınmasını umut ediyorum. Aksi halde “Geçmişine sahip çıkmayan bir toplum, gelecekten umutlu olamaz” deyiminin acı yüzüyle bir kez daha karşı karşıya kalacağız.

Define avcıları tarafından adeta köstebek yuvasına çevrilen Ariassos’ta bu manzarayı her yerde görmek mümkün.