Türkiye, teknolojide sessiz ama derin bir eşikten geçiyor. Türksat 7A ve 5G hamlesi, yalnızca daha hızlı internet ya da yeni bir uydu projesi değil; dijital egemenlik iddiasının somut karşılığı.
Türksat 6A ile “kendi haberleşme uydusunu üretebilen ülkeler” ligine giren Türkiye, şimdi bu başarıyı Türksat 7A ile bir üst seviyeye taşımaya hazırlanıyor. 42 derece doğu yörüngesinde görev yapacak olan 7A, ömrünü tamamlamak üzere olan Türksat 3A’nın yerini alacak. 2029’da hizmete girmesi planlanan uydu, daha yüksek veri kapasitesi, daha geniş kapsama alanı ve esnek kaynak yönetimiyle sadece bir yedek değil, yeni nesil bir güç olacak.
En kritik başlıklardan biri ise yerlilik oranı. 6A’da yüzde 80’in üzerine çıkan yerli üretim başarısının, 7A ile daha da artması hedefleniyor. Bu, yalnızca teknik bir gelişme değil; verinin, haberleşmenin ve güvenliğin kontrolünü elinde tutmak anlamına geliyor.
Gökyüzündeki bu hamle, yeryüzünde 5G ile tamamlanıyor. 1 Nisan 2026’da ticari olarak devreye alınması planlanan 5G, iki yıl içinde ülke geneline yayılacak. 4.5G’ye göre yaklaşık 10 kat daha hızlı olan bu teknoloji, otonom araçlardan akıllı şehirlere, uzaktan sağlık hizmetlerinden savunma sanayine kadar pek çok alanın önünü açacak.
Önemli olan bir diğer nokta da Türkiye’nin 5G’de sadece kullanıcı olmayı değil, üretici olmayı hedeflemesi. Yerli baz istasyonları ve çekirdek ağ yazılımları üzerinde çalışan kurumlar, dışa bağımlılığı azaltmayı amaçlıyor.
Kendi uydusu, kendi haberleşme altyapısı ve kendi teknolojisi… Tüm bu adımlar tek bir hedefe işaret ediyor: veriyi, güvenliği ve geleceği başkasına emanet etmemek. Türksat 7A ve 5G, Türkiye’nin dijital bağımsızlık yolculuğunda artık geri dönüşü olmayan bir eşiği temsil ediyor.