Ülkemizde zaruri ihtiyaçlar içerisinde en pahalısı kitaptır. Bu cümleyi bir akademisyen olarak kuruyorum. Ortalama vatandaş için bu cümlenin hiçbir şey ifade etmediğinin farkındayım. Ve bunu gayet iyi biliyorum. Fakat bunun anlaşıldığı gün bizim ileri medeniyetler seviyesine geleceğimizin de bilinmesini isterim. Şu an içerisinde bulunduğumuz hâl çerçevesinde bakıldığında ne bizi yönetenlerin ne de halkın böyle bir kaygısının olmadığını rahatlıkla görüyorum. Akıllarının ucundan bile geçmediğini söyleyebilirim.
Geçenlerde Hasan Âli Yücel’in Pazartesi Konuşmaları adlı eserini okurken fark ettim. Türkiye Cumhuriyeti’nin gelmiş geçmiş en önemli Milli Eğitim Bakanlarından biri olan Hasan Âli Yücel’in 1936-1937 yıllarının Türkiyesindeki kitap ve yayıncılık üzerine yazdıklarında tespit ettiği sıkıntıların aynen devam ettiğini gördüm. O zaman için bir elin parmakları sayısı kadar yayınevinin varlığından bahsediyor. Bu yayınevlerinin yayımladıkları kitaplardan eğer devlet satın almazsa yayıncılığı sürdüremeyeceklerine dikkat çekiyor. Ayakta kalan ve ısrarla yayıncılık yapanların bugün kebapçı ya da işkembeci dükkânı olmamışlarsa bunun devlet sayesinde olduğunu söylüyor.
Bugün de durum bundan farklı değil. Kitap ve yayıncılık deyip geçmemek gerekir. Bu meselenin pek çok boyutu var. En başta kâğıt temini maalesef en büyük sıkıntı. Kendi kâğıt fabrikalarını haraç mezat satıp kâğıtta dışa bağımlı hale gelmiş bir Türkiye’nin kültürel olarak kalkınmasındaki en büyük ayak bağı budur. Diğer taraftan bir kültür politikası yokluğu ve devlet eliyle bu politikaların yürütülemiyor olması maalesef yayıncıları kaderine terk etmek anlamına geliyor. Var olan desteklerin yandaşlara pay edilmesi de başka bir sıkıntı. Kâğıdın döviz ile alınması, yayımcıların maliyetlerini artıyor olması bu konuda en masum kitle olan okuyucuya fatura edilmesini zorunlu kılıyor. Zaten her geçen gün süratle azalan ve azınlık haline dönüşmüş okuyucu da bu ekonomik şartlar altında kitap alamaz ve okuyamaz hale getirilmiş oluyor. Bu meselenin bir diğer cephesi ve en önemli unsuru yazarları nasıl anlatsam bilemiyorum. Bir akademisyen ve yazar olarak çalışmalarımızı yayımlama imkanına sahip olmamız deveye hendek atlatmaktan çok daha zor. Satmaz, okunmaz gerekçesi ile kitaplarımızın basılmaması yazarları kendi imkanları ile yayım yapmaya itmektedir. Diğer taraftan hiçbir akademik, edebi, toplumsal, etik değeri evet etik değeri olmayan eserler popülizm adına basılıyor. Ortalık lüzumsuz, saçma sapan kültüre ve sanata hiçbir katkısı olmayan kâğıt israfından başka bir şey de olmayan çöplüğe dönüşüyor. Bu sürdürülebilir bir şey değil!
İşte böyle bir ortamda, tabir yerindeyse Donkişotça bir tavır ile yayımcılık yapan bir yayınevi var: Kesit Yayınları. 3 Aralık 2023’te kaybettiğimiz Sadettin Bayrak, bu yayın aleminde kaliteden ödün vermeden, hiçbir devlet desteği almadan, Türk kültür hayatına büyük katkılar sağlayan bir yayıncılık yapmıştı. Kimi zaman devlet kurumlarının ellerindeki o büyük imkânlara rağmen basamadıkları kitapları bastı. Akademinin yüz akı olan kıymetli çalışmaları yayımladı. Öğrencilerimizin, sahasının uzmanlarının kaleme aldığı ders kitapları ile buluşmasını sağladı. Ve bütün bunları tek başına yaptı. Devletten destek görmüş olsaydı çok daha fazlasını yapabilirdi ve bundan kârlı çıkan Türk kültürü, edebiyatı, sanatı, akademisi olurdu. Bu vesile ile Sadettin Bayrak’ı rahmetle ve özlemle anıyorum. Ey güzel insan bil ki bu sadaka-i câriye ile amel defterin haşre dek açık kalacak.
Gülüşüyle hatırlayacağım, heyecanıyla!